Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Gönülden şarkılar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dört Mevsim

Binlerce yıl öncesinde insanoğlu doğadaki sesleri taklit ederek müziği keşfetti. Müziğin keşfi şüphesiz insanoğlunun dünya serüveninde çok önemli bir gelişme olarak diğer keşiflere yol açtı. Müziği tanımlamak gerekirse en doğal tanımı Konfüçyüs yaptı. Ona göre müzik; 'doğanın sesiydi.' Müziğin biraz da doğanın sesi olduğunu ispat edelim mi ?  O halde bir klasik müzik eserinin içinde düşünelim kendimizi ve hissettiklerimizi paylaşalım. Ünlü müzisyen Antonio Vivaldi; 'Dört Mevsim Konçertosunda', küçük bir orkestra ile dört mevsimde dolaştırır bizleri. İlkbahar kısmında tempolu ve coşkun bir şekilde insan ruhunu okşayarak dinletir.  Birdenbire bir fırtınanın korkunç uğultusu duyulur ve korkutur bizleri. O mevsim geçişiyle yaza girer Vivaldi.  Yazın güneşin merhametsiz bir şekilde canlıları kavurduğunu hissettirir. Av ve hasat zamanı sonbaharda, hasadın toplanmasını kutlayan çiftçilerin dansı ile coşturur.  Kış konçertosu ile, buz gibi havaya rağmen, kar üzerinde t

Gönül

Kendisi özbeöz Türkçe bir kelimedir; “gönül”  Başka dillere çevrilmesi pek de mümkün olmayan, Çevrilmeye çalışıldığında hep anlamı azalan, anlamını yitiren, Sadece ve sadece yürek dilinde telaffuzu mümkün olan bir sözcüktür... Sözcüktür; fakat dili de vardır, lügatı da, Gönül dili bilenler, gönül diliyle anlaşır... Gönülden türküler/şarkılar konulur bazen albümlerin isimleri, Türkülerimizde ve şarkılarımızda çok sık tekrarlanır, şiirlerimizde efsunlu bir satırın içinde bulur kendini. Kullanıldığı yer ister türkü olsun ister şarkı, şiir, nesir... Hep bambaşka anlamlar katar dokunduğu yerlere... Neşet Ertaş'ın türküsünde gönlün dağı olur, ‘ Gönül dağı yağmur yağmur boran olunca / Akar can üstüne sel gizli gizli ’  Diye seslenir gönül ehline büyük üstat... Sabahattin Ali'nin şiirinde bir çağrı olur, ‘Başın öne eğilmesin / Aldırma gönül aldırma /  Ağladığın duyulmasın / Aldırma gönül, aldırma ’ diye haykırır işitenlerine... Anlatırken ‘ gönülden dinleyiniz

Zamanın Kanadında Yolculuk

Her şey incelikten, 'medeniyet' kalınlıktan kırılır... Senelerin ve mekânların pek önemi yok aslında anlatacağım meselede.  Kişilerin ve olayların pek öneminin olmadığı gibi...  Bir seyyah olsak da, zamanın kanadında yolculuk edip eski zamanlara, çok eski zamanlara bir yolculuğa çıksak...   Zamanın kanadından bir şehirde inmeli...  Sokaklarının çember çember büyüyerek ilerlediği, şehrin tam orta yerine yapılan mabedin etrafında hare hare büyüyen bir şehirde inelim zamanın kanadından ve şöyle bir gezinelim ne dersiniz?  Şehirde yürürken önünden geçtiğiniz evin camında bir sarıçiçek gördünüz mü hemen dikkat kesilmeli insan ve sessiz olmalı, evin içerisinde hasta var dikkat edin anlamına gelen, o güzelim sarıçiçeğe ve hastaya hürmeten...  Kırmızı çiçek gördük diyelim. O evde gelinlik çağda bir hanım kız var ey ahali, konuşmalarınıza yine dikkat kesilin de hanım kızı mahcup edecek bir kelime çıkmasın ağzınızdan demekti.  Kapılarında ve duvarlarında gördüğü