Kendisi özbeöz Türkçe bir kelimedir; “gönül”
Başka dillere çevrilmesi pek de mümkün olmayan,
Çevrilmeye çalışıldığında hep anlamı azalan, anlamını yitiren,
Sadece ve sadece yürek dilinde telaffuzu mümkün olan bir sözcüktür...
Sözcüktür; fakat dili de vardır, lügatı da,
Gönül dili bilenler, gönül diliyle anlaşır...
Gönülden türküler/şarkılar konulur bazen albümlerin isimleri,
Türkülerimizde ve şarkılarımızda çok sık tekrarlanır, şiirlerimizde efsunlu bir satırın içinde bulur kendini.
Kullanıldığı yer ister türkü olsun ister şarkı, şiir, nesir...
Hep bambaşka anlamlar katar dokunduğu yerlere...
Neşet Ertaş'ın türküsünde gönlün dağı olur,‘Gönül dağı yağmur yağmur boran olunca / Akar can üstüne sel gizli gizli’ Diye seslenir gönül ehline büyük üstat...
Sabahattin Ali'nin şiirinde bir çağrı olur,‘Başın öne eğilmesin / Aldırma gönül aldırma / Ağladığın duyulmasın / Aldırma gönül, aldırma ’diye haykırır işitenlerine...
Anlatırken ‘gönülden dinleyiniz efendim’ der büyükler.
Takma adları bile vardır; deli gönül, hain gönül, miskin gönül...
Seslenilirken kullanılır gönül ehline; ama eklenmelidir ki tek bir tanımı kesinlikle yoktur. Er'i de olur, kahvesi de...
Sanat güneşimiz Zeki Müren' in ifadesiyle; “Gönlün penceresi de olur, Ansızın bakıp geçeriz bazen...”
“Seninle doğan güldür bu gönül / Ah bu gönül şarkıları, / Dilimdeki bülbüldür bu gönül / Ah bu gönül şarkıları” diye inlettiği zaman gönül telimizi Safiye Ayla,
Gönülden bir ah çekeriz...
Tasavvufun ulu çınarı, Anadolu ereni Yunus Emre bir şiirinde;
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil...
Gönül yıkmanın ve gönül yapmanın hallerinden örnek verir.
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil...
Gönül yıkmanın ve gönül yapmanın hallerinden örnek verir.
Tasavvufta gönlün bir diğer adı; Kuş’tur...
Onun içindir ki dünya tuzağına düşmezmiş derler.
Gönül evine pek düşkünlüğündendir ki Fuzuli,
‘Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil. Çektiğim alamı bir ben birde Allah’ım bilir’ der.
Bu yazıda; gönül, kalp ve akıl kavramları ile aralarındaki ilişkiye de değinmek isterim…
Türkçe bir kelime olan gönül kelimesinin Farsça karşılığı dil, Arapça karşılığı ise kalptir.Kur’an’da ve dini kitaplarda geçen kalp kelimesi ile Türkçedeki ‘gönül’ eş anlamlıdır.
Örneğin; Kur’an’daki “Kör olan gözler değil, göğüslerdeki kalplerdir.” ( Hacc- 46 ) ayetinde “gönül gözünün görmezliği” anlatılmaktadır.
Akıl, “genel olarak insanın düşünme, anlama ve tedbir alma kabiliyeti” olarak tanımlanır. Bütün bilim konularında ve günlük hayatta insan ancak düşünerek, tartarak karar verebilir. İşte, insanların bu şekilde düşünerek kararlar vermesine de «akıl yürütme» denir.
İnsanın sevmesini, kabul etmesini veya reddetmesini, bir işe karşı azimli veya kayıtsız davranmasını sağlayan gönül ile akıl, ayrı ayrı şeylerdir.
Akıl, duyuların tek başına idrak edemediklerini, algılamaya yarayan bir araçtır.
Akıl, aynı zamanda eşyanın tabiatını anlamak için kısıtlı bir bilgi mekanizmasına sahiptir.Gönül ya da kalp ise, Allah nezdindeki hakikati sezen, keşfeden ve kabul edip teslim olandır.
Bu anlamıyla -gönül ile aklı karşılaştırmak doğru olmasa da- bir örnekle anlatacak olursak; bir olayı gönül gözü ile gören kişiyi gönül, dünya gözü ile gören kişiyi akıl temsil edecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder