Ana içeriğe atla

Bilim : Sanat : Toplum :

Toplumun Gelişmesinde; Bilim mi Sanat mı Daha Önemli ?


Jean Jacques Rousseau tarafından 1750 yılında yazılan ''Bilimler ve Sanatlar Hakkında Nutuk/Söylev'' kitabındaki yazarın görüşü, az sonra okuyacağınız satırlardaki şahsi görüşlerime tam olarak uyuşmuyor diyebilirim. Toplumların gelişmesinde bilim ve sanat konularının rollerini eğer merak ediyorsanız hep birlikte merakımızı giderelim, ne dersiniz?

Rousseau kitabında; bilimin ve sanatın insanları boş uğraşlara yönelttiğini ve erdem kavramını bitirdiğini söylüyor. Bilimin artması ve sanatın çoğalmasıyla yöneticilerin, askerlerin erdemlerini yitirmesi ve ahlaklarının bozulmasına sebep olduğunu anlatıyor. 
Bu yüzden bozgun ve yenilgilere uğranıldığından bahsediyor.
Hatta bir yerde ''…bize birçok bilim öğrettiniz, yüksek bilgilere ulaştırdınız; ama bütün bunların hiçbirini bize öğretmemiş olsaydınız yeryüzünde daha az mı kalabalık olacaktık? 
Daha kötü mü yönetilecektik? Daha az güçlü, daha az sağlıklı, daha az ahlaklı mı olacaktık?'' şeklinde düşüncelerini belirtiyor. 
Rousseau'nun sorgulayıcı ve sıra dışı fikirlerinin üzerinden geçen birkaç yüzyılın ardından toplumların gelişmesinde bilim/sanatın yeri ve etkisi hep tartışılan bir konu olarak süregelmiştir.

Ders kitaplarının bazıları, sosyolojiyi '' toplumların ve toplum içindeki olayların ilmi'' olarak tarif eder. Başlığı, çok sevdiğim sosyoloji bilimi etrafında beraberce değerlendirelim. Bu noktada her toplumsal olayın bir diğerinin eseri olduğunu söyleyerek başlayabiliriz. 
Toplum yapısı ile geçmişteki sosyal olaylar ve o toplumun gelecekteki yeri birbirleriyle çok alakadar kavramlardır.

Bir toplumun sağlıklı bir gelişim göstermesi için; her uzvu ile her alanda gelişmesini sağlayacak birçok etken gerekir. Toplumların gelişim süreçlerini tarihi seyri dikkate alarak incelersek birçok faktörün bu gelişimi etkilediğini görürüz.
Bunlardan sadece ikisi bilim ve sanattır.

Ancak baştan belirteyim ki bu iki kavram birbirleriyle karşılaştırıldığında sorumuz anlamsızlaşır. Bu iki kavramın birbirinin içinde düşünülerek anlamlandırılması gerekir. Toplumların, ne sanatsız ne de bilimsiz gelişmesi düşünülemez.

Sanat ve bilimin her ikisinin de toplumların gelişmesinde büyük rolü vardır. İkisi arasında bir seçenek yapmak oldukça zordur ve gereksizdir. 

Fikrimce tarihsel süreç bizlere sanatın toplumların gelişmesinde daha büyük öneme sahip olduğunu gösterir.

Eski toplumlar incelendiğinde günümüz insanına evirilmenin temelinde sanat olduğunu görüyoruz. İnsan medeniyetinin gelişmesinde sanat çok etkin bir faktör olarak rol almıştır. 

Örneğin duvarlara birbirleriyle anlaşmak için çizdikleri resimler bir sanat olarak görülebilir ve bu sayede iletişimin temellerinin atıldığı, yani günümüz modern insanına yaklaşmada en büyük adımın atıldığı söylenebilir.
Ayrıca, eski toplumların bizlere bıraktığı sanat eserlerine bakıldığında eski toplumların yaşayışları ve medeniyetleri ile ilgili birçok bilgi edinilebilir. Toplumlar, dünya üzerinde sanat anlayışlarının eserlerini bırakarak geleceğe mesajlarını ulaştırırlar. 
''Sanat; gençliğe terbiye, yaşlılığa avuntu, yoksullara zenginlik ve zenginlere de süs verir.'' Friedrich Schiller 
Sanat, toplumun her kademesine farklı bir ruh aşılar. Her milletin kendine özgü sanat anlayışları bulunur. Bu sanat anlayışına, genel manada güzel sanatlar denir.
Güzel sanatlar; resim, edebiyat, mimarlık, heykel, dans, müzik, tiyatro gibi alt dallara ayrılır. 
Sanatla uğraşmayan toplumlar diğer medeniyetlerin etkisi altına girerler. Toplumun ruhu olarak binlerce yıl süren bu sanat anlayışını geliştirmeyen milletler ise başka milletlerin etkisi altına girmeye mahkûmdurlar.
http://bilimselkalem.blogspot.com/2017/12/populer-kultur-dedikleri.html 
Dünyada kültür ve sanat anlayışını kendi vatandaşlarına aktarmak bir medeniyet için hayati önem taşır. Çünkü kendi örf, adet, gelenek, görenekleriyle beraber kültür ve sanat özelliklerinin de, DNA kodlarının nesilden nesle aktarılması gibi millet ailesinde aktarımı şarttır. 
Sanatımız, gözümüzün gerçekle kamaşmasıdır. Geri geri kaçan ucube maskelere vuran ışıktır gerçek, başka bir şey değil. Franz Kafka

Kendi müziği ile duygularını paylaşmayan, kendi mimarisinden esinlenilen binalarda yaşamayan, kendi yöresel dansları ile eğlenmeyen, kendi edebi ürünleri okumayan, yazmayan bir millet; kökleri kesilmiş bir ağaç gibi medeniyet ailesinde yok olur gider.
Kendi kültür ve sanat anlayışını toplumun her alanında kullanmak, diğer milletlerin kültür ve sanat anlayışından faydalanmamak anlamına da gelmez. Küreselleşen dünyada toplumların etkileşimi kaçınılmaz şekilde ve fazlaca olmaktadır. 
Dünya edebiyatını okumak, müziğini dinlemek, mimari anlayışını vb. takip etmek kendi öz kültürünü unutmak anlamına gelmemelidir.

Burada istendik durum kendi kültür sanat anlayışını nesilden nesle aktarılması, bir milletin tarihi seyirde ayakta kalabilmesi için çok önemli bir unsurdur.

Sanat; sanatla uğraşan kişiler için boş zamanlarını değerlendirme aracı değildir. Bilinçli veya bilinçsiz insanın bir konu üzerinde uğraşısı ve emeğinin istenilen ve kaliteli bir ürünüdür. 
Sanat eseri ortaya çıkmadan önce ise sadece bir düşünceden ibarettir. Bu düşünce sanatçının beyninden adeta elleri, gözleri, vb. yardımıyla hayat bulur ve elle tutulur, gözle görülür bir forma kavuşur. Bu eser, bazen el emeği göz nuru bir bakır işlemesi örneği, bazen bir müzik eserinin beste veya güftesi, bazen de milli bir mimari örneğidir. 
Sonuç olarak, sanat bilimsel ilerlemeden ayrı değerlendirilemez kanısındayım. Her iki kavram da, bir diğerini destekler. Sanat tarihi de, bilim tarihinden ayrı değildir.
Bilim ve sanat arasındaki ilişkiyi incelerken, sanatı ve teknolojiyi yaratan insanı ve dolayısıyla toplumu teknolojinin nasıl etkilediğine, aralarındaki etki-tepki ilişkilerine değinmeden geçmemek gerekir.
Dijital çağda sanatçı, özgün yaratıcılığa her zamankinden daha fazla gereksinim duyar. Çağımız sanatı, sanat objelerinin ve teknolojinin kaynaklarının elverdiği ölçüde kullanmaktadır.
Bilimsel toplumların sanat anlayışları endüstrilerine, mimarilerine, kültürlerine, dolayısıyla yaşam şekil ve tarzlarına doğrudan etki eder.
Gök kubbeye sığmayan bestekârımız, Buharizade Mustafa Itri Efendi'nin (Itri) yaşadığı devirdeki mimari anlayışımızda Itri'nin payı çok büyüktür diyebiliriz. 
Gelmiş geçmiş en ünlü mimarlarımızdan Mimar Sinan'ın, yaşadığı devirdeki mimari anlayışımızda şüphesiz o devrin ünlü musiki üstatlarının etkisi vardır diyebiliriz. 
Ünlü minyatür sanatçımız Levni'nin yaşadığı devirdeki resim anlayışımızda da devrin edebi kişiliklerinin katkısı bulunur diyebiliriz.

Mimarinin musiki ile, musikinin edebi akımlar ile devir ve gelişim açısından ne ilgisi vardır demeyiniz. 

O dönemdeki bilim ve teknolojik gelişmelerin doğrudan sanatın geldiği nokta ile de alakalı olacağı gerçeği unutulmamalıdır. 
İnsanoğlu düşündüğü her yeni fikri bir şekilde eyleme dökerek somutlaştırma çabasındadır. İnsanoğlu sanat yapmak kaygısı ile gelecek nesillere aktarılmasını düşündüğü hususları yine sanat eliyle nakleder. Sanat, bir milletin geleceğe aktaracağı milli şifreleri gibidir. 
Hiç şüphesiz sanat anlayışı güçlü toplumların bilimsel konularda ve teknolojik gelişmelerde de diğer toplumlardan ileri bir seviyede olacağı varsayılabilir.

Toplumun gelişmesinde bilim mi sanat mı daha önemli? Başta söylediğim gibi, bu soru paradoks gibidir. Aslında bu sorunun her iki önermesi de tek başına anlamsızdır. Bilim olmadan sanatta ilerleme, sanat olmadan bilimde ilerleme düşünülemez, kanaatindeyim.

Sanat; düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabilen insanların işidir. Lev Tolstoy 

Bu yazıyı yazmamdaki asıl maksada gelince ;

Çağımızda gelişmiş birçok ülkede; hızla ilerleyen bilim ve teknolojik gelişmelerin yanında sanat alanında da paralel bir gelişme olduğunu gözlemliyoruz.

Kültürünü özgün bir mimari tarzı ile, inşa edeceği binalara yansıtan bir mimar düşünelim; 

İsmi de Mimar Ruhi olsun;

Mimarımızın çizimlerinde esinlendiği milli kültüründen kaynaklı izler,
Takip ederek eserlerini gözlemlediği ressamlar,
Günlük hayatta severek dinlediği müzikler,
Vb... 

Yukarıda saydığımız maddeler Mimar Ruhi'ye eserlerini çizerken ilham kaynağı olan yegâne etkenlerdir diyemez miyiz? Tabii ki de, bu sorunun cevabı, evettir.
Vurgulamak istediğim hususu mimar örneği ile anlatmaya çalıştım. Bu örnek başka mesleklere de uyarlanabilir. 

Asıl can alıcı soru da burada aklımıza geliyor.

Neden bizim milli mimarimizi çağdaş mimarlarımız eserlerinde kullanmıyorlar?

Neden “işte Türk kültürünün izleri ile dopdolu bir mekân” diyebileceğimiz bina sayısı çok çok az?

Örneğimizdeki Mimar Ruhi; hayatında kendi kültürüne daha çok yer verseydi, Türk ve dünya ressamlarının eserlerini yorumlayacak kadar bilgisi olsaydı, sosyoloji ilmi ile uğraşarak toplum yapısını daha farklı anlamlandırsaydı, dünyadaki modern sanat akımlarını takip etseydi... 

Mimar Ruhi'nin çizdiği binaların bir ruhu olduğunu ve insana daha çok hitap ettiğini söyleyebilirdik. 

İşte bilimin sanata - sanatın bilime aşkı sonucundadır ki, medeniyetimiz daha insani bir boyutta eserlerle gelişimini sürdürecektir.

Başlıktaki sorunun cevabı bana göre şöyledir. Toplumun gelişmesinde bilim de sanat da çok etkilidir. 

“Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve hastalıklı bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur” Mustafa Kemal ATATÜRK 

Hatta, bu etki hayati bir önem taşır. Sanat bir milletin diğer milletlerle etkileşimini, modern anlamda dünya ile irtibat kurmasını sağlar. 

Resim, edebiyat, mimarlık, heykel, dans, müzik, tiyatro gibi alanlarda diğer dünya milletleri ile kurulacak bu irtibat sayesinde de bilimsel alanda gelişmesine katkı sağlar. 

Konu ile ilgili aklıma gelen birçok temenni var bunlardan bazıları ile yazıyı bitirmek istiyorum. 

Umuyorum ki bilim insanlarımız geleceğin evrensel müreffeh ve güzel ülkesi için çalışırlarken sanatın insani boyutundan faydalanırlar ve özünde 'insan' olan eserler, ürünler, teknolojiler geliştirirler. 

Umuyorum ki sanatın birçok alanında; mimar, ressam, heykeltıraş, müzisyen, yazar, çizer ve düşünürlerimiz dünya sanat alanında kendini gösterirler ve Türk modeli sanat anlayışını geliştirirler...

Umuyorum ki Türk mimarisi zamanın süzgecinden geçen modern bir çizgiyle, çağını yorumlayan Türk mimarlar eliyle, ruhunda insan olan zarif binalar inşa eder...

Umuyorum ki Türk musikisi eski günlerindeki gibi ince eserler üreterek yine ruhumuza hitap eder...

Umuyorum ki Türk yazarları içinden dünya edebi alanında kendini gösteren kalemlerin sayısı fazlalaşır. Yazarlarımız kendi aralarında beş hececiler, yedi meşaleciler gibi yeni yeni akımlar çıkarır...

Umuyorum ki bilim ve sanat alanındaki gelişmeler sonucunda toplumumuz dünya medeniyet ailesinin daha müreffeh bir ülkesi haline gelir...

Sağlıcakla, hoşça kalın...

Yorumlar

Blogdaki Popüler Yayınlar

Ruhunuzun bir tarafı, bırakınız 'Çocuk' kalsın !

' A nnesi gül koklasa, ağzı gül kokar' diye özetlese de şair, biz  anlatalım istedik. 'Çocuk' konusunu...                                                            ' Masum ' kimdir deseler, hemen aklımıza ilk olarak 'çocuk' gelir, öyle değil mi?  Tabii ki öyledir. Tüm çocuklar masumdur çünkü. Asya'dan Afrika'ya kadar dünyanın her köşesindeki çocuk kalbi olabildiğince masum çarpar.  Peki çocuğun minicik kalbine sığdırdığı dünyalar kadar masumiyet   neler oluyor da çocuk  büyürken  azalıyor dersiniz?  Neler oluyor da dünyada olabildiğince kötü insanlar, bunca masum çocuk varken hala kötü kalabiliyor? Bu soruların muhtelif cevapları olsa da bizim ortak bir temennimiz vardır. Bir çocuk büyürken, beyni ve kalbindeki masumiyet azalmamalı, aynı zamanda içindeki küçücük çocuğa ait ruh, hep biraz çocuk kalmalıdır.👍  Yoksa etrafındaki acımasız dünyada ne kendisine yapılan haksızlıkları unutabilir. Ne de hataları ve ihanetleri atlatabilir.... Sabah se
EŞ ZAMANLI İNTERAKTİF UYGULAMALAR PROJESİ  “ VÜCUDUN SENİNDİR ONU KORU ” “ SANAL ÂLEMDE GERÇEK GÜVENLİK ” PROJELERİ ÖRNEKLEMİ İLE ANLATIMI 2017-MERSİN Proje Koordinatörü: Ahmet YALKIN / Mezitli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü MEZİTLİ İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ STRATEJİ GELİŞTİRME BİRİMİ PROJE GEÇMİŞİ ( 2015-2017) 1. Vücudun Senindir Onu Koru Projesi ( Mersin ili geneli / 360000 Öğrenci ve Öğrencilerin Velileri) 2. Sanal Âlemde Gerçek Güvenlik Projesi ( Mersin ili geneli / 360000 Öğrenci ve Öğrencilerin Velileri) 3. Mezitli – Eğitim Liderleri Akademisi ( Cumhurbaşkanlığı Protokol Eski Uzmanı / İhsan ATAÖV’ün katılımlarıyla  / İl genelindeki eğitim yöneticilerine ) 4. 2015 KA101 AB Projesi –( Kaynaştırma Öğrencilerine Yönelik /125000 € Hibe Bütçeli ) 5. 2016 KA101 AB Projesi – (Mültecilere Yönelik / 88512 € Hibe Bütçeli ) 6. 2017 KA101 AB Projesi –( Ortaöğretim Kurumlarında Erken Okul Ter