Ana içeriğe atla

Kayıtlar

müzik etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dört Mevsim

Binlerce yıl öncesinde insanoğlu doğadaki sesleri taklit ederek müziği keşfetti. Müziğin keşfi şüphesiz insanoğlunun dünya serüveninde çok önemli bir gelişme olarak diğer keşiflere yol açtı. Müziği tanımlamak gerekirse en doğal tanımı Konfüçyüs yaptı. Ona göre müzik; 'doğanın sesiydi.' Müziğin biraz da doğanın sesi olduğunu ispat edelim mi ?  O halde bir klasik müzik eserinin içinde düşünelim kendimizi ve hissettiklerimizi paylaşalım. Ünlü müzisyen Antonio Vivaldi; 'Dört Mevsim Konçertosunda', küçük bir orkestra ile dört mevsimde dolaştırır bizleri. İlkbahar kısmında tempolu ve coşkun bir şekilde insan ruhunu okşayarak dinletir.  Birdenbire bir fırtınanın korkunç uğultusu duyulur ve korkutur bizleri. O mevsim geçişiyle yaza girer Vivaldi.  Yazın güneşin merhametsiz bir şekilde canlıları kavurduğunu hissettirir. Av ve hasat zamanı sonbaharda, hasadın toplanmasını kutlayan çiftçilerin dansı ile coşturur.  Kış konçertosu ile, buz gibi havaya rağmen, kar üzerinde t

İnsanın Renklisi

HAYATI ALGILAMAK İlkokulda öğrendik hepimiz... Beş duyu organımız var, öyle dedi öğretmenimiz. Görüyor, kokluyor, dokunuyor, işitiyor ve tadıyoruz. Duyularımız var bizim, insani özelliklerimiz var. Duyularımız sayesindedir ki, dünya üzerinde diğer canlılardan da ayrılıyoruz. İnsanlar duyularının yanında; akıl, vicdan, ahlak ve inanç yapıları sayesinde yaşlı dünyamızın en kadim misafirleridir.  Duyuların ötesinde insanı insan yapan düşünceleri, duyguları ve davranışlarıdır. Sizce de öyle değil mi? Misafirlik demişken göz açıp kapayıncaya kadar geçirdiğimiz hayatımızın, bu AN'a kadarki kısmını yaşadık, peki geride ne bıraktık? Ve geri kalan hayatımızda gelecek planımızı nasıl yaparsak daha mutlu bir yaşam süreriz? Daha anlamlı ve mutlu bir yaşam için hayatın renklerini konuşmalıyız diye düşünüyorum. En azından duyu organlarımızın algıladıkları kadarını... Günlük hayatımızda hayatımıza renk kattığını düşündüğümüz birçok olgu var elbet. Hayatımızı renklendiren bu olgula

Bilim : Sanat : Toplum :

Toplumun Gelişmesinde; Bilim mi Sanat mı Daha Önemli ? Jean Jacques Rousseau tarafından 1750 yılında yazılan ''Bilimler ve Sanatlar Hakkında Nutuk/Söylev'' kitabındaki yazarın görüşü, az sonra okuyacağınız satırlardaki şahsi görüşlerime tam olarak uyuşmuyor diyebilirim. Toplumların gelişmesinde bilim ve sanat konularının rollerini eğer merak ediyorsanız hep birlikte merakımızı giderelim, ne dersiniz? Rousseau kitabında; bilimin ve sanatın insanları boş uğraşlara yönelttiğini ve erdem kavramını bitirdiğini söylüyor. Bilimin artması ve sanatın çoğalmasıyla yöneticilerin, askerlerin erdemlerini yitirmesi ve ahlaklarının bozulmasına sebep olduğunu anlatıyor.  Bu yüzden bozgun ve yenilgilere uğranıldığından bahsediyor. Hatta bir yerde ''…bize birçok bilim öğrettiniz, yüksek bilgilere ulaştırdınız; ama bütün bunların hiçbirini bize öğretmemiş olsaydınız yeryüzünde daha az mı kalabalık olacaktık?  Daha kötü mü yönetilecektik? Daha az güçlü, daha az sağlıklı, daha