Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Toplum etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bilinç/sizler

Kadınlara, çocuklara, hayvanlara ve ağaçlara zalimce davranılan bir dünyada, türlü kötülükleri gerçekleştiren bir güruh ile beraber, aynı gök kubbenin altında, acılarla dopdolu bir çağda yaşıyoruz. "Ben bu çağdan nefret ettim. Etimle, kemiğimle nefret ettim." diyen Cahit Zarifoğlu ağabey ne güzel demiş.  Her geçen gün nefret etmeye binlerce sebebimizin olduğu kirli bir çağ bu. Acının dini, dili, ırkı, cinsiyetinin olmadığı gibi yürekleri yakan acıların tarifi de mümkün değil... Gündeminin sık sık değişmesine alışan bir toplum olarak; acılara, zalimliklere, hunharca işlenen cinayetlere ve türlü kötülüklere de alışıyoruz diye düşünüyorum. Her geçen gün; kadın cinayeti, hayvan katliamı vb. cinnet örnekleri gibi olumsuz örnekler, basın ve sosyal medya tarafından bir marifet gibi gözler önüne seriliyor.  Bazı basın organları sırf reyting uğruna bu tür kötülüklerin ifşa edilip, insanların ayıplarının duyurulması ve ayyuka çıkarılması şaklabanlığına soyunurken, onları izleyen güruh

Yarını Dünde Aramak

"Geçmiş zaman odur ki hayali cihan değer"  diyerek geçmişi yâd ederiz ya hani.  Geçmişi düşünüp dalar gideriz bir yerlere... İşte o vakitlerde anılarımız bir sinema perdesi gibi gelir geçer gözümüzün önünden. 'Bir yıl 365 dündür ' diyerek a nılarımızı hatırladığımızda bazen hüzünlenir, bazen seviniriz. Türlü hisler içinde gah ağlamaklı oluruz, gah güleriz. En çok da zaman ne de çabuk geçiyor diye hayıflanırız. Öyle değil mi? Zaman geçmesine geçiyor dostlar,  fakat birikimimiz nedir? Gelin hep beraber kendimize bu soruyu sorup düşünelim. Zaman geçerken nasıl bir birikim yapıyoruz. AN'ı yaşayarak mı geçiyor zaman yoksa berhava mı? İnsan ömrü dediğiniz kısa bir lahza. Göz açıp kapayınca gibi hissettiğimiz olgu aslında kırlardaki  bir kelebeğin ömrü gibi bir şey. Başlangıcını ve bitişini bilmenin; annemizi babamızı, memleketimizi, rengimizi, seçmenin mümkün olmadığı bu kısacık  zaman parçacığında yaşayıp ekip biçip gideceğiz. Gelin kıymet hususunda n

Sosyal Medyanın Doğuşu

Aslında sosyal medya kimse farkında olmadan doğdu! Her şey 1970'lerin başında yan yana duran iki bilgisayarın birbirine elektronik posta atmasıyla başladı.  Bu durum bilgisayarların ve diğer teknolojik aletlerin bir platform sayesinde  birbirine bağlanabileceğini ortaya koydu.  Tahmin ettiğiniz gibi bu platform ise İnternetten başkası değildi. Bilim ve teknolojinin baş döndürücü gelişmesiyle birlikte 2000'lerden itibaren sosyal medya alanında birçok yenilik sağlandı ve çıkarılan yeni sosyal ağlar dünya üzerinde;  milyonlar, hatta milyarlarca insan tarafından kullanılmaya  başlandı. Sosyal medya gibi yeni iletişim teknolojilerinin hayatımıza girmesi ile iletişim tercihlerimiz zaman içerisinde değişti. İlk insanlardan bu yana iletişim kurmak için; işaretler, resim, ilkel yazı örnekleri, duman, müzik aletleri gibi araçlar geliştirildi. Gelişen bilim ve teknoloji ile birlikte bu iletişim araçları yerlerini; yazı, mektup, telgraf, telefon, faks, elektronik posta

Bilim : Sanat : Toplum :

Toplumun Gelişmesinde; Bilim mi Sanat mı Daha Önemli ? Jean Jacques Rousseau tarafından 1750 yılında yazılan ''Bilimler ve Sanatlar Hakkında Nutuk/Söylev'' kitabındaki yazarın görüşü, az sonra okuyacağınız satırlardaki şahsi görüşlerime tam olarak uyuşmuyor diyebilirim. Toplumların gelişmesinde bilim ve sanat konularının rollerini eğer merak ediyorsanız hep birlikte merakımızı giderelim, ne dersiniz? Rousseau kitabında; bilimin ve sanatın insanları boş uğraşlara yönelttiğini ve erdem kavramını bitirdiğini söylüyor. Bilimin artması ve sanatın çoğalmasıyla yöneticilerin, askerlerin erdemlerini yitirmesi ve ahlaklarının bozulmasına sebep olduğunu anlatıyor.  Bu yüzden bozgun ve yenilgilere uğranıldığından bahsediyor. Hatta bir yerde ''…bize birçok bilim öğrettiniz, yüksek bilgilere ulaştırdınız; ama bütün bunların hiçbirini bize öğretmemiş olsaydınız yeryüzünde daha az mı kalabalık olacaktık?  Daha kötü mü yönetilecektik? Daha az güçlü, daha az sağlıklı, daha