Ana içeriğe atla

Sosyal Medyanın Doğuşu

Aslında sosyal medya kimse farkında olmadan doğdu!


Her şey 1970'lerin başında yan yana duran iki bilgisayarın birbirine elektronik posta atmasıyla başladı. 

Bu durum bilgisayarların ve diğer teknolojik aletlerin bir platform sayesinde  birbirine bağlanabileceğini ortaya koydu. 

Tahmin ettiğiniz gibi bu platform ise İnternetten başkası değildi.

Bilim ve teknolojinin baş döndürücü gelişmesiyle birlikte 2000'lerden itibaren sosyal medya alanında birçok yenilik sağlandı ve çıkarılan yeni sosyal ağlar dünya üzerinde;  milyonlar, hatta milyarlarca insan tarafından kullanılmaya başlandı.

Sosyal medya gibi yeni iletişim teknolojilerinin hayatımıza girmesi ile iletişim tercihlerimiz zaman içerisinde değişti.

İlk insanlardan bu yana iletişim kurmak için; işaretler, resim, ilkel yazı örnekleri, duman, müzik aletleri gibi araçlar geliştirildi.

Gelişen bilim ve teknoloji ile birlikte bu iletişim araçları yerlerini; yazı, mektup, telgraf, telefon, faks, elektronik posta, sosyal medya gibi yeni iletişim kaynaklarına bıraktı. 

Bu iletişim kaynaklarına her geçen gün niceleri de ekleniyor.


İlk çağlardan günümüze kadar uzanan süreçte insan, daima çevresinde olup bitenleri öğrenmek ve kendi hayatının kesitlerini başkalarına iletmek ihtiyacını duydu.

Mağara duvarlarına işaretler çizerek ve resim yaparak iletişim kurmaya çalışan insandan bu zamana kadar geçen sürede iletişim araçları ve tercihleri de değişerek gelişti.

Peki insanlar bu araçları neden geliştirdiler?

Asıl neden iletişim kurmaktı. Hep beraber düşünelim. Çevremizdeki insanlara kendimizi anlatamadığınız zaman nasıl huzursuzluğa giriyor ve en büyük hedefimiz kendimizi çevremizdeki insanlara doğru bir şekilde anlatmak oluyor. 

Yani iletişimin; hayatımızın önemli bir parçası olduğu ve kendimizi ifade edebilmek için her zaman kullanmamız gereken bir yol ve yöntem olacağı gerçeğiyle baş başayız.

İletişimi sağlayan araçlar da gelişen teknoloji sayesinde her geçen gün güncellenerek  insanlığın kullanımına sunuluyor. Bu noktadan sonra yeni nesil iletişim araçlarından bahsetmek lazım diye düşünüyorum. 

Konumuzu Türkçe'de yenilik, yenileme gibi sözcüklerle karşılanmaya çalışılsa da, anlamı tek bir sözcükle ifade edilemeyecek kadar geniş olan inovasyon kavramı ile açıklamaya çalışalım.

Birçok teknoloji ve araç,gereç için 'gelişerek değişim gösteren' anlamıyla açıklanabilecek bu kavrama en güzel örneklerden birisi de telefondur.

Örneğin; 1876'da Alexander Graham Bell, ilk kez konuşmaları teller aracılığıyla iletmeyi sağlayan telefonu icat etti. Telefonun icadından bu yana bir iletişim aracı olarak telefon makinesi zaman içerisinde boyut ve şekil değiştirerek şimdiki halini aldı. 

Boyutuyla önceleri evlerde bile bulunması zor olan ve boyut olarak bir hayli büyük olan telefonlar; şimdilerde herkesin ulaşıp sahip olduğu ve ceplere sığabilecek kadar küçük bir boyuta ulaştığı iletişim aleti olarak hayatımızdaki yerini aldı. 

İcat edilme sebebi sesin iletilebilmesi olsa da günümüzde uzay teknolojisi sayesinde sesin yanında görüntüyü bile, saniyeler içerisinde aktarıyor.

İnovatif bir teknoloji kullanan bu cihazla yaptıklarımızı değil yapamadıklarımızı saysak, herhalde sonucu tahmin edersiniz.

Vergi borcumuzu ödediğimiz, canlı kameralara bağlanıp iş yerimizde olan biteni anlık takip edebildiğimiz, annemizle görüntülü görüşebildiğimiz, haberleri ve olan biten her şeyi anında bize bildiren akıllı telefonlar hayatın birçok alanında işimize yarıyor.

İnternet teknolojisinin gelişmesiyle eş güdümlü olarak veri aktarımının baş döndürücü hıza ulaştığı bugünlerde birçok akıllı telefonda standart uygulamaların yanında kullanıcıdan kullanıcıya değişiklik gösterebilen yüklenebilen uygulamalar arasında da sosyal medya araçları kullanım istatistikleriyle öne çıkıyor. 

İnsanların düşüncelerini ve ürünlerini paylaşmalarına olanaklar yaratan bir ortam olan sosyal medyanın asıl öne çıkan tarafı etkileşimli bir iletişim yöntemi olması.

Türkiye de yayınlanan ilk resmi gazete olan Takvim-i Vekayi'nin ilk sayısının çıktığı gün birisi çıksa ve o gazeteyi çıkaranlara;

-Sizin yazdığınız yazıların altına bunu okuyanlar da yorum yapacaklar ve bu yorum yazıldığında bunu siz ve gazeteyi okuyan herkes görecek yani etkileşimli gazeteler dünyayı ele geçirecek deselerdi nasıl bir şaşkınlıkla karşılaşırlardı acaba.

Sosyal medya olarak adlandırılan bu etkileşimli sanal ortam, kullanıcı tabanlı olmasının yanında kitleleri ve insanları bir araya getirmesi bakımından büyük önem taşıyor. 

Yapılan araştırmalar insanların, bu sanal gerçeklik içinde gün geçtikçe daha fazla vakit harcadıklarını, bu sanal gerçeklik içinde gerçek yaşam ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştıklarını ve yine bu sanal gerçeklik içinde yeni bir dünya kurarak yaşadıklarını gösteriyor. 

Kimi zaman sanal dünyayla, gerçek dünya arasındaki sınırın belirsizleştiği de gözleniyor. Öyle ki bu dünyada arkadaş  bulma, bu dünyadaki insanlarla sosyal ve siyasi düşünce alışverişinde bulunma; hatta bu dünyadan birileriyle tanışıp evlenme gibi ciddi kararlar alınabiliyor. 

Özellikle gençler arasında kullanım değeri bakımından hızlı bir yükseliş gösteren sosyal medya, diğer yandan da günümüzün geleneksel medyasına rakip; hatta kimi zaman tehdit durumuna gelmiş durumda.

İnsanların yaşamlarını neden takip ediyoruz? 

Eskilerde ''Biri bizi gözetliyor'' adında bir televizyon programı vardı. Bu program yayınlandığı zamanlarda izlenme oranları ile ülkemizde ve dünyada rekorlar kırdı. Başkalarının özel hayatlarını merak etmekle kalmadık resmen özel hayatlarına dahil bile olduk. Bu olay toplumsal olarak incelenmeye değer bir konudur diye düşünüyorum. 

Bireysel olarak düşündüğümüzde ise başkalarının özel hayatlarını kendi hayatlarının odağına koyan bir psikolojik bozuklukla karşı karşıyayız. 

Televizyon programlarında alışık olduğumuz bu yeni olguyu sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle yeniden hatırladık. 

Başkalarının hayatını kendi hayatının merkezine almanın sosyal medyadaki karşılığı ise ''stalklamak.'' Anlamı ise gizli gizli takip etmek.

Eski sevgiliyi, hoşlanılan insanı ve yahut sevmediğimiz birilerinin sosyal medya hesaplarına girip gizlice bakmak da diyebiliriz. Eğer takip edilen profiller dışarıya kapalı ise sahte bir hesap alıp, takip etmeye kadar gidiyor iş. Anlayacağınız psikolojik bir sorun olarak da değerlendirildirilecek bir durum.

Bir kişinin özgürlüğünün başladığı noktada diğer bir kişinin özgürlüğü bitiyorsa, kişi tarafından özgürlük kavramının sorgulanması gerekir. 

Sosyal medya başkalarının özgürlük noktalarına dikkat edilmesi gereken bir alan. Kişilerin mahrem alanları. Adı sosyal medya da olsa aslında kişisel bir medya organı ve bazı kuralları var. 

Devlet yöneticileri, sanatçılar, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, şirketler, ünlü şahsiyetler, bilim insanları, toplumun her kesiminden milyonlar, sosyal medya kullanıyor.

Sosyal medyayı doğru ve etkin kullanarak mesajlarını, tebriklerini, programlarını, reklamlarını, toplantılarını, yazdıkları çizdikleri ne varsa hepsini hedef kitlelerine ulaştırmak niyetindeler.

Hatta gençler arasında moda olan duvar yazılarının modern hali şimdilerde Instagram hesaplarını duvarlara yazmak olarak karşımıza çıkıyor.

Hal böyle olunca sosyal medyaya birkaç sene öncesinde bile temkinli bakan herkes şimdilerde, iletişimin sihirli gücünü doğru ve etkin kullanmak istiyorlar.

Bir siyasi partinin seçim çalışmalarının hepsini sosyal medya üzerinden organize edeceği haberini duyduğumda görüntü, gürültü kirliliği olmayacağı ve israfı azaltacağı için çok sevindim. Sosyal medyanın gücü ve etkisi ile ilgili düşüncelerim hususunda da yanılmadığımı düşündüm.

Sosyal medyayı şeffaf, doğru ve etkin kullanmaya özen gösteren biri olarak insanların kendini ifade edebilmelerine imkan sağlayan bu sihirli iletişim yönteminin kaliteli bir şekilde kullanılmasından yanayım. 

Konu sosyal medya olunca uzun uzun ifade ederek okuyucuyu sıkmak istemedim. Malumunuz sosyal medyada kısa ve vurucu cümleler hakim. Sosyal medyanın gücü ve etkisi ile sosyal medya kullanımına getireceğimiz bakış açımızı diğer haftaki yazımıza bırakıyorum. 

Yorumlar

Blogdaki Popüler Yayınlar

Bilim : Sanat : Toplum :

Toplumun Gelişmesinde; Bilim mi Sanat mı Daha Önemli ? Jean Jacques Rousseau tarafından 1750 yılında yazılan ''Bilimler ve Sanatlar Hakkında Nutuk/Söylev'' kitabındaki yazarın görüşü, az sonra okuyacağınız satırlardaki şahsi görüşlerime tam olarak uyuşmuyor diyebilirim. Toplumların gelişmesinde bilim ve sanat konularının rollerini eğer merak ediyorsanız hep birlikte merakımızı giderelim, ne dersiniz? Rousseau kitabında; bilimin ve sanatın insanları boş uğraşlara yönelttiğini ve erdem kavramını bitirdiğini söylüyor. Bilimin artması ve sanatın çoğalmasıyla yöneticilerin, askerlerin erdemlerini yitirmesi ve ahlaklarının bozulmasına sebep olduğunu anlatıyor.  Bu yüzden bozgun ve yenilgilere uğranıldığından bahsediyor. Hatta bir yerde ''…bize birçok bilim öğrettiniz, yüksek bilgilere ulaştırdınız; ama bütün bunların hiçbirini bize öğretmemiş olsaydınız yeryüzünde daha az mı kalabalık olacaktık?  Daha kötü mü yönetilecektik? Daha az güçlü, daha az sağlıklı, daha

Ruhunuzun bir tarafı, bırakınız 'Çocuk' kalsın !

' A nnesi gül koklasa, ağzı gül kokar' diye özetlese de şair, biz  anlatalım istedik. 'Çocuk' konusunu...                                                            ' Masum ' kimdir deseler, hemen aklımıza ilk olarak 'çocuk' gelir, öyle değil mi?  Tabii ki öyledir. Tüm çocuklar masumdur çünkü. Asya'dan Afrika'ya kadar dünyanın her köşesindeki çocuk kalbi olabildiğince masum çarpar.  Peki çocuğun minicik kalbine sığdırdığı dünyalar kadar masumiyet   neler oluyor da çocuk  büyürken  azalıyor dersiniz?  Neler oluyor da dünyada olabildiğince kötü insanlar, bunca masum çocuk varken hala kötü kalabiliyor? Bu soruların muhtelif cevapları olsa da bizim ortak bir temennimiz vardır. Bir çocuk büyürken, beyni ve kalbindeki masumiyet azalmamalı, aynı zamanda içindeki küçücük çocuğa ait ruh, hep biraz çocuk kalmalıdır.👍  Yoksa etrafındaki acımasız dünyada ne kendisine yapılan haksızlıkları unutabilir. Ne de hataları ve ihanetleri atlatabilir.... Sabah se
EŞ ZAMANLI İNTERAKTİF UYGULAMALAR PROJESİ  “ VÜCUDUN SENİNDİR ONU KORU ” “ SANAL ÂLEMDE GERÇEK GÜVENLİK ” PROJELERİ ÖRNEKLEMİ İLE ANLATIMI 2017-MERSİN Proje Koordinatörü: Ahmet YALKIN / Mezitli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü MEZİTLİ İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ STRATEJİ GELİŞTİRME BİRİMİ PROJE GEÇMİŞİ ( 2015-2017) 1. Vücudun Senindir Onu Koru Projesi ( Mersin ili geneli / 360000 Öğrenci ve Öğrencilerin Velileri) 2. Sanal Âlemde Gerçek Güvenlik Projesi ( Mersin ili geneli / 360000 Öğrenci ve Öğrencilerin Velileri) 3. Mezitli – Eğitim Liderleri Akademisi ( Cumhurbaşkanlığı Protokol Eski Uzmanı / İhsan ATAÖV’ün katılımlarıyla  / İl genelindeki eğitim yöneticilerine ) 4. 2015 KA101 AB Projesi –( Kaynaştırma Öğrencilerine Yönelik /125000 € Hibe Bütçeli ) 5. 2016 KA101 AB Projesi – (Mültecilere Yönelik / 88512 € Hibe Bütçeli ) 6. 2017 KA101 AB Projesi –( Ortaöğretim Kurumlarında Erken Okul Ter