Ana içeriğe atla

Kayıtlar

sosyoloji etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İyi ve bahtıyla yar olmak

İnsanın ruhunda, iyilik ve kötülük arasında gizemli bir dans vardır. Her birimizin içinde, meleğin masumiyetiyle şeytanın kurnazlığı birbiriyle yarışır. Ancak bu dansın sonucu, kişinin tercihlerine, düşüncelerine ve eylemlerine bağlıdır. İyilikle kötülük arasındaki bu hikaye, insanın bahtını şekillendirir. İnsanın dünya yolculuğunda ona eşlik eden bahtıdır. Nerede ve ne zaman başlayıp biteceği belli olmayan bu yolculuğumuza tanık olanlar yani yoldaşlarımız ise başlangıçta seçmediğimiz kişilerdir. Bu kişileri öncelikle belirli sıfatlarla tanırız. Bir bebek için anne, baba, amca gibi kavramlar böyledir. Hayata tutunma aşamasından sonra ise yolculuğumuz yol arkadaşlarımız olan sosyal çevremizle şekillenerek: eş, dost, arkadaş, komşu gibi sıfatlar da eklenir ve nihayete erer.  Bu iki olay arasında ise yaşamış oluruz. Ne kadar kolay ifade ediliyor değil mi? Aslında bu anlatıma zamanın göreceli yapısını da ekleyecek olursak göz açıp kapayıncaya kadar bitmiştir bütün yol. Bu yolculukta kimim

Toplumsal Hafıza

#Unutmadık dediklerimizi, unutuyor muyuz? Hayatımıza giderek daha çok nüfuz eden bilgi iletişim araçları ve sosyal medya sayesinde bir anda gündem olan ve toplumsal olarak refleks gösterdiğimiz birçok olayı neden aradan geçen kısa bir süre sonra neredeyse hiç hatırlamıyoruz, sizce de garip değil mi? #EmineBulut, #ÖzgecanAslan, #MünevverKarabulut, #FatmaŞengül, #Güldünya Tören Yukarıda sadece son yıllarda toplumda infial yaratan kadın cinayeti kurbanlarının isimlerini yazdım. Hafızalarımızı yoklayalım, kaçını hatırlıyoruz? Beşeri hafıza dediğimiz kavramla ilgili çok bilinen bir söz vardır. Tanzimat dönemi şairlerimizden Muallim Naci´ye ait olan bu anlamlı özdeyiş şöyledir: 'Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.' Bu özdeyişi günümüz Türkçesi ile söyleyecek olursak: 'İnsan hafızasının eksikliği ya da sakatlığı; unutmasıdır, unutkanlıktır. İnsan hafızasının unutmaya meylini tartışacak değilim. Hatta böyle bir olgunun insanın doğası gereği olabileceği kanaatindeyim. Fakat toplumsa

Magistra

Bir yürüyüşte yanınızdan geçiverip giden veya bir otobüste kısaca sohbet ettiğiniz ya da arkadaş grubunda yeni tanıştığınız birisi olabilir Magistra. Yüksek enerjisiyle çevresine hayat tohumları eken, farkındalığı sayesinde kendisiyle barışık, dinginliğiyle sığınılacak bir liman gibi hissettiren, yanında tarifsiz bir iyilik hissine kapıldığınız ve genellikle esrarengiz bir tip olarak tanımladığımız bu tarifi zor insanlar hayatta ve az sayıdalar. Bir kitapta rastladım ben de kendisine. Hiç tanımasa da bezgin bir halde gözlemlediği hayat yorgunu bir kadını adeta yeniden yaşama başlatan hayat dolu bir kadın Magistra.  Önerileri hep hayatın içinden. Yaparak, yaşayarak öğrenmesini ve farkında olmasını sağladığı kadının hayata yeniden dönmesini sırf içindeki iyilik hali için istiyor. Bir kitap kahramanından ziyade çevremizdeki örneklerini düşünürsek birçoğumuzun tanıdığı Magistra'lar vardır elbet.  Size iyi gelen ve genellikle dert ortağı olduğunuz güven hissi vermesiyle birlikte iyi

Geleceğin Dünyası

Robot Benim adım 'Robot'. Herkesin anlayabildiği adım yani. Hani bilimkurgu filmlerinde görüp sonrasında günlük hayatınızda yavaş yavaş kullanmaya başladığınız teknolojinin son harikası olan aletlerdenim. Bugünlerde yürüyebilen, zıplayabilen, merdiven çıkabilen, hatta dans edebilen türlerimi bile yapıyorlar. Yakında insanların fiziksel olarak yapamadıkları işlerde hatta maalesef savaşlarda bile beni göreceksiniz. Son zamanlarda yapay zeka teknolojisi sayesinde konuşabiliyorum bile. İnsanların hareketlerini takip ederek yapabileceklerini kestirebildiğim için akıllı robot da diyorlar bana. İnsansı robot teknolojisinin geldiği son noktayı kestirebilmek için bile yapay zekayı kullanıyorlar insanlar. Yapay zekalı insansı robotların gelecekte birçok işi üstlenerek insanların; işgücü olarak işlerini kolaylaştıracakları, onlarla arkadaşlık ederek sosyal manada destek sağlayacaklarından bahsediliyor. Kemal Sunal serisinden birisi olan 'Japon İşi' filminde Kemal Sunal'ın sevd

ASIL | SURET | GERÇEK

Asıllarla suretlerin sahnesidir hayat. Adına hayat denilen bu sahnede asıllarla suretlerin duruşmaları sürerken, gerçeği arar dururuz. Duygularımızda, işlerimizde ve ilişkilerimizde bazen asıllara bazen de suretlere bürünerek hayatımızı sürdürürüz. İnsan için aslolan ise kendi gerçeğini bilmektir. Bu gerçek bizi biz yapan benliğimizden gelir. Benliği ahlaki prensiplerle işleyen, temiz ve insani duygularla kaplı bir insanın suretlerle işi olmaz. Hayatı yekten ve asıllarla yaşar. Sade bir mantıkla, evrensel değerlere uygun, iyilik temelli bir dünyası olur. Genelde çok çevresi, parası ve itibarı olmadan da geçip gider... Kendi gerçeğinin farkında olmayan, benliğinde ahlaki kırıklıklar barındıran insan ise genelde suretlerle yaşar. Sureti haktan görünmeye çalışsa da hayatı taklit ve tenkitlerle doludur. Başka kişileri veya grupları taklit ederek giriştiği iş ve ilişkileri yüzünden bir türlü kendi olamadığı gibi bunları tenkit ederek de enerjisini

Sosyal Medyanın Gücü ve Etkisi

Amerika’da 2012 yılında, 16 yaşına basan genç bir kızın Facebook üzerinden arkadaşlarına göndermek istediği davetiye gizlilik ayarını yanlış seçtiği için otuz bin civarında kişiye gitti.  Evine davet ettiği kişiler gelmeye başlayınca olayın yanlışlığı anlaşıldı ve polis çağırmak zorunda kalmıştı. O günlerde akıllı telefonların kullanımının pek yaygın olmadığını belirtmek lazım. Bu hatayı şimdilerde sosyal medya üzerinden yapsa idi belki de bu sayı yüz binlerle anılırdı.  WhatsApp gruplarından veya diğer sosyal medya ağları üzerinden popüler bir haberin veya videonun kitlelere ulaşma hızı neredeyse ışık hızıyla yarışıyor desem abartmış olurum. Fakat bu abartı da olsa gerçeklik payı olan bir abartıdır.  15 Temmuz hain darbe girişimi esnasında da sosyal medyanın gücü ve etkisi bir kere daha ortaya çıkmadı mı? 15 Temmuz gecesi Twitter, Facebook ve diğer sosyal medya ağlarında paylaşılan "darbe girişimi" haberleri kısa sürede milyonlarca kişiye ulaştı.    Gazetelerin android

Sosyal Medyanın Doğuşu

Aslında sosyal medya kimse farkında olmadan doğdu! Her şey 1970'lerin başında yan yana duran iki bilgisayarın birbirine elektronik posta atmasıyla başladı.  Bu durum bilgisayarların ve diğer teknolojik aletlerin bir platform sayesinde  birbirine bağlanabileceğini ortaya koydu.  Tahmin ettiğiniz gibi bu platform ise İnternetten başkası değildi. Bilim ve teknolojinin baş döndürücü gelişmesiyle birlikte 2000'lerden itibaren sosyal medya alanında birçok yenilik sağlandı ve çıkarılan yeni sosyal ağlar dünya üzerinde;  milyonlar, hatta milyarlarca insan tarafından kullanılmaya  başlandı. Sosyal medya gibi yeni iletişim teknolojilerinin hayatımıza girmesi ile iletişim tercihlerimiz zaman içerisinde değişti. İlk insanlardan bu yana iletişim kurmak için; işaretler, resim, ilkel yazı örnekleri, duman, müzik aletleri gibi araçlar geliştirildi. Gelişen bilim ve teknoloji ile birlikte bu iletişim araçları yerlerini; yazı, mektup, telgraf, telefon, faks, elektronik posta

Girizgâh

Söze, esas maksada giriş... Geçenlerde arkadaşlarla oturmuş sohbet ediyorduk.Tam da sohbetin konusunu içeren, maharetli arkadaşların varlığı ile ilgili şöyle bir cümle kullandım.  - ''Etrafımızda mâhir arkadaşlar var'' Dememe kalmadı ki, sohbete dahil arkadaşlardan biri ne dese iyi ? - ''Mâhir kim ? '' Ben de durdum ve dedim ki;  - ''Bizim bir arkadaş 😃''  Dil, edebiyat, kültür, sanat, vb. mülahazalarında geldiğimiz nokta işte biraz da böyledir.  Trajikomik bir haldir.  Cümle içinde kullanılan 'Mâhir' kelimesinin maharetli anlamında kullanıldığını bilmeyen, popüler kültürün esiri kitleler...  Kelime dağarcığı olarak birkaç yüz kelime ile hayatını idame ettiren, Türk ve İslam kültürünün kadim geleneklerinin farkında olmayan bu kitlelerin hâli, Moliere'in Gülünç Kibarlar tiyatrosunun konusunda da benzerdir.  Aristokrasi ve soyluluğa özenen ve onlar gibi davranan Cathos ve Madelon... Babalarının evlenmeleri için bu

Özgürlük Kavramı ve Akıl Üzerine

Özgürlük nedir derseniz, en baştan söyleyeyim. Dünyadaki tanımları kadar geniş bir kavramdır...  Bir çok düşünür, bilim insanı, felsefeci, öğretmen, işçi, yurdum insanı gibi toplumun her kademesinde bulunan kişiler tarafından farklı tanımlarla karşımıza çıkar özgürlük. Benim anladığım herkesin bir özgürlük tanımının olduğudur. İnsan psikolojisi açısından her insanın farklı bir yapıda bulunduğu bir gerçektir. De ki: “Herkes kendi yaratılışına (fıtrat tarzına) göre davranır. Şu halde kimin daha doğru yolda olduğunu Rabbin daha iyi bilir.” (İsra 84)  Yukarıdaki ayet bizlere her insanın farklı fıtrat üzere yaratıldığı gerçeğini bildirir... Her insanın farklı bir mizacı ve fıtratı varsa herkesin de özgürlük anlayışının birbirinden farklı olması çok normaldir o halde...  Hatta herkesin hayatında farklı zamanlarda farklı kavramlarla tanımlanır özgürlük.  Bana, özgürlük nedir diye sorarsanız? Kendi hayatım üzerinden, örneklerle anlatayım. Yedi yaşımdayken sorsaydınız bu soruyu ban