Ana içeriğe atla

İyi ve bahtıyla yar olmak

İnsanın ruhunda, iyilik ve kötülük arasında gizemli bir dans vardır. Her birimizin içinde, meleğin masumiyetiyle şeytanın kurnazlığı birbiriyle yarışır. Ancak bu dansın sonucu, kişinin tercihlerine, düşüncelerine ve eylemlerine bağlıdır. İyilikle kötülük arasındaki bu hikaye, insanın bahtını şekillendirir.

İnsanın dünya yolculuğunda ona eşlik eden bahtıdır. Nerede ve ne zaman başlayıp biteceği belli olmayan bu yolculuğumuza tanık olanlar yani yoldaşlarımız ise başlangıçta seçmediğimiz kişilerdir. Bu kişileri öncelikle belirli sıfatlarla tanırız. Bir bebek için anne, baba, amca gibi kavramlar böyledir. Hayata tutunma aşamasından sonra ise yolculuğumuz yol arkadaşlarımız olan sosyal çevremizle şekillenerek: eş, dost, arkadaş, komşu gibi sıfatlar da eklenir ve nihayete erer. 

Bu iki olay arasında ise yaşamış oluruz.

Ne kadar kolay ifade ediliyor değil mi? Aslında bu anlatıma zamanın göreceli yapısını da ekleyecek olursak göz açıp kapayıncaya kadar bitmiştir bütün yol. Bu yolculukta kimimiz fazla yol kat eder kimimiz ise az. Yoldaşlarımızın sayısı ne kadar çok olsa da son yolculuğa tek başımıza çıkarız. Baht kelimesi biz yaşarken önemlidir çünkü menzili ifade eder. 'Bahtiyar' kelimesi ise bahtıyla yar olmak demektir.

Gerçekten iyi isen iyiyim demelisin çünkü bu iyilik hali hissedilmeden yaşanmaz. Sadece sözde bir iyilik ise seni olmadığın bir duyguya sahte bir şekilde bürüdüğünden dolayı gerçek iyilik halinin yerini tutmayacağı gibi aşağıya da çeker.

Gerçek bir iyilik, içtenlikle hissedilip yaşandığında, sadece kendini değil, etrafındakileri de olumlu yönde etkiler. Bu nedenle, "Gerçekten iyi isen iyiyim" demek, bir nevi içsel bir denge ve huzurun ifadesidir. Bu ifade, karşılıklı olarak birbirimizi desteklemenin ve birlikte büyümenin önemini vurgular.

Ancak, sahte bir iyilik hissi sadece dışarıdan bakıldığında var olan bir durumu simgeler. Gerçekten hissedilmediği için içsel bir boşluk ve huzursuzluk yaratabilir. Bu, sadece kendini değil, ilişkilerini ve etrafındaki insanları da olumsuz etkileyebilir. Çünkü sahte bir iyilik, aslında içtenlikten yoksun olduğu için, insani ilişkileri yüzeyselleştirir ve güveni zayıflatır.

Gerçek iyilik ise derin bir duygudur. Kendini ve çevreni gerçekten iyileştirdiğinde, iç huzurunu ve memnuniyetini artırır. Bu nedenle, yaşamın her anında gerçek bir iyilik duygusunu beslemek ve paylaşmak önemlidir. Böylece, kendimizi ve başkalarını daha anlamlı bir şekilde besleriz.

Mindfulness, anın farkında olma ve kabul etme pratiklerini içeren bir felsefedir; zihni sakinleştirir ve içsel huzuru artırarak yaşamın tadını çıkarmayı öğretir. Bu felsefe, dikkatli ve bilinçli bir şekilde her anı yaşamayı ve duyguları kabul etmeyi amaçlar, böylece yaşamı daha derin ve anlamlı bir şekilde deneyimlememizi sağlar. Yüzyıllardır yapılan veya süregelen inanışlar öncelikle iyilik duygusunu beslemeyi ve paylaşmayı vurgular. Mindfulness ise bu iyilik duygusunu derinleştirerek, anın farkında olma ve kabul etme pratiklerini içerir.

Bu felsefe, içsel huzuru artırarak yaşamın tadını çıkarmayı öğretir ve böylece kendimizi ve başkalarını daha anlamlı bir şekilde besleriz. Mindfulness, dikkatli ve bilinçli bir şekilde her anı yaşamayı ve duyguları kabul etmeyi amaçlar, bu da yaşamı daha derin ve anlamlı bir şekilde deneyimlememizi sağlar. Bu nedenle, gerçek iyilik duygusunu beslemek ve paylaşmak, iç huzurunu artırırken yaşamın anlamını da zenginleştirir.

Gerçek iyilik ve içsel huzur arayışında, zihnimizi anın derinliklerine doğru yönlendiren mindfulness felsefesi, adeta bir rehber gibi yol gösterir. Zihnimizin karmaşasından arınarak, içsel dinginliği bulmak için şimdiki anın farkında olmayı öğreniriz. Her nefes alışımızda, bedenimizin ve ruhumuzun anlık deneyimini hissederek, geçmişin yükünü ve geleceğin belirsizliğini bir kenara bırakırız. Bu içsel yolculukta, kendimizle ve çevremizle derin bir bağlantı kurarak, yaşamın mucizevi güzelliklerini keşfederiz. Mindfulness, gerçek iyiliğin kaynağını içimizde bulmamızı sağlar ve bu içsel hazineyi sevgiyle paylaşmanın önemini vurgular. Her anın değerini bilerek, iç huzurumuzu besler ve dünyayı daha sevgi dolu bir yer haline getiririz.

İnsanın bahtının, olumlu düşüncelerle beslenerek gelişeceğine dair bir inanç yüzyıllardır var olmuştur. Pozitif düşüncelerle beslenen bir zihin, olumlu enerjiyi çeker ve çevresine yayarak bahtını şekillendirir. Bu nedenle, içsel bir iyilik hali ve pozitif düşüncelerle beslenen bir zihin, insanın bahtını olumlu yönde etkileyerek yaşamı daha olumlu ve anlamlı kılar. Her olumsuzluk karşısında bile pozitif bir bakış açısıyla durabilmek, insanın bahtını olumlu yönde etkileyen önemli bir faktördür. Pozitif düşüncelerle beslenen bir zihin, olası zorluklarla başa çıkma gücünü artırır ve yaşamın her alanında daha başarılı ve memnun bir şekilde ilerlemeyi sağlar.

İnsanın içsel dünyası, iyilik ve kötülük arasındaki denge üzerine bir öyküdür. Herkesin içinde bir melek ve bir şeytan vardır; hangisinin galip geleceği ise kişinin tercihlerine, düşüncelerine ve eylemlerine bağlıdır. İyi ve kötü arasındaki bu ayrım, yaşam yolculuğunda insanın bahtını belirler.

Birçok felsefi bakış açısı, insanın iç dünyasının iyilik haline yönelmesinin, gelecekteki bahtını güzelleştireceğini vurgular. İçsel huzur ve olumlu düşüncelerin, dış dünyayı da olumlu yönde etkilediği ve dolayısıyla kişinin yaşamını daha tatmin edici hale getirdiği savunulur. Sokrates'in "Bilgi kendini bilmektir" sözü, insanın iç dünyasını keşfetmesinin ve kendi iyiliğine odaklanmasının önemini vurgular. Bir diğer deyişle, Platon'un ifadesiyle "İnsan, iç dünyasında arayarak kendini tanımalı ve iyilikle beslemelidir."

Ayrıca, İngiliz düşünür Francis Bacon'un "İyilik, karanlığı kovalar ve güzelliği yaratır" sözü, iyilik halinin iç ve dış dünyayı aydınlattığını ve güzelleştirdiğini dile getirir. İnsanın içsel dünyasını iyilikle beslemesi, dış dünyaya da olumlu etkiler bırakarak bahtını güzelleştirir. Sonuç olarak, insanın geleceği, içsel iyilik haliyle devam ettirilirse daha güzel bir bahtın kapılarını aralar.

Vesselam.

Sağlıcakla, hoşça kalın.

Yorumlar

Blogdaki Popüler Yayınlar

Bilim : Sanat : Toplum :

Toplumun Gelişmesinde; Bilim mi Sanat mı Daha Önemli ? Jean Jacques Rousseau tarafından 1750 yılında yazılan ''Bilimler ve Sanatlar Hakkında Nutuk/Söylev'' kitabındaki yazarın görüşü, az sonra okuyacağınız satırlardaki şahsi görüşlerime tam olarak uyuşmuyor diyebilirim. Toplumların gelişmesinde bilim ve sanat konularının rollerini eğer merak ediyorsanız hep birlikte merakımızı giderelim, ne dersiniz? Rousseau kitabında; bilimin ve sanatın insanları boş uğraşlara yönelttiğini ve erdem kavramını bitirdiğini söylüyor. Bilimin artması ve sanatın çoğalmasıyla yöneticilerin, askerlerin erdemlerini yitirmesi ve ahlaklarının bozulmasına sebep olduğunu anlatıyor.  Bu yüzden bozgun ve yenilgilere uğranıldığından bahsediyor. Hatta bir yerde ''…bize birçok bilim öğrettiniz, yüksek bilgilere ulaştırdınız; ama bütün bunların hiçbirini bize öğretmemiş olsaydınız yeryüzünde daha az mı kalabalık olacaktık?  Daha kötü mü yönetilecektik? Daha az güçlü, daha az sağlıklı, daha

Ruhunuzun bir tarafı, bırakınız 'Çocuk' kalsın !

' A nnesi gül koklasa, ağzı gül kokar' diye özetlese de şair, biz  anlatalım istedik. 'Çocuk' konusunu...                                                            ' Masum ' kimdir deseler, hemen aklımıza ilk olarak 'çocuk' gelir, öyle değil mi?  Tabii ki öyledir. Tüm çocuklar masumdur çünkü. Asya'dan Afrika'ya kadar dünyanın her köşesindeki çocuk kalbi olabildiğince masum çarpar.  Peki çocuğun minicik kalbine sığdırdığı dünyalar kadar masumiyet   neler oluyor da çocuk  büyürken  azalıyor dersiniz?  Neler oluyor da dünyada olabildiğince kötü insanlar, bunca masum çocuk varken hala kötü kalabiliyor? Bu soruların muhtelif cevapları olsa da bizim ortak bir temennimiz vardır. Bir çocuk büyürken, beyni ve kalbindeki masumiyet azalmamalı, aynı zamanda içindeki küçücük çocuğa ait ruh, hep biraz çocuk kalmalıdır.👍  Yoksa etrafındaki acımasız dünyada ne kendisine yapılan haksızlıkları unutabilir. Ne de hataları ve ihanetleri atlatabilir.... Sabah se
EŞ ZAMANLI İNTERAKTİF UYGULAMALAR PROJESİ  “ VÜCUDUN SENİNDİR ONU KORU ” “ SANAL ÂLEMDE GERÇEK GÜVENLİK ” PROJELERİ ÖRNEKLEMİ İLE ANLATIMI 2017-MERSİN Proje Koordinatörü: Ahmet YALKIN / Mezitli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü MEZİTLİ İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ STRATEJİ GELİŞTİRME BİRİMİ PROJE GEÇMİŞİ ( 2015-2017) 1. Vücudun Senindir Onu Koru Projesi ( Mersin ili geneli / 360000 Öğrenci ve Öğrencilerin Velileri) 2. Sanal Âlemde Gerçek Güvenlik Projesi ( Mersin ili geneli / 360000 Öğrenci ve Öğrencilerin Velileri) 3. Mezitli – Eğitim Liderleri Akademisi ( Cumhurbaşkanlığı Protokol Eski Uzmanı / İhsan ATAÖV’ün katılımlarıyla  / İl genelindeki eğitim yöneticilerine ) 4. 2015 KA101 AB Projesi –( Kaynaştırma Öğrencilerine Yönelik /125000 € Hibe Bütçeli ) 5. 2016 KA101 AB Projesi – (Mültecilere Yönelik / 88512 € Hibe Bütçeli ) 6. 2017 KA101 AB Projesi –( Ortaöğretim Kurumlarında Erken Okul Ter