Ana içeriğe atla

Ruhunuzun bir tarafı, bırakınız 'Çocuk' kalsın !

'Annesi gül koklasa, ağzı gül kokar' diye özetlese de şair, biz anlatalım istedik.

'Çocuk' konusunu...

                                                          

'Masum' kimdir deseler, hemen aklımıza ilk olarak 'çocuk' gelir, öyle değil mi? 
Tabii ki öyledir. Tüm çocuklar masumdur çünkü. Asya'dan Afrika'ya kadar dünyanın her köşesindeki çocuk kalbi olabildiğince masum çarpar. 

Peki çocuğun minicik kalbine sığdırdığı dünyalar kadar masumiyet neler oluyor da çocuk büyürken azalıyor dersiniz? 

Neler oluyor da dünyada olabildiğince kötü insanlar, bunca masum çocuk varken hala kötü kalabiliyor?

Bu soruların muhtelif cevapları olsa da bizim ortak bir temennimiz vardır. Bir çocuk büyürken, beyni ve kalbindeki masumiyet azalmamalı, aynı zamanda içindeki küçücük çocuğa ait ruh, hep biraz çocuk kalmalıdır.👍 

Yoksa etrafındaki acımasız dünyada ne kendisine yapılan haksızlıkları unutabilir. Ne de hataları ve ihanetleri atlatabilir....

Sabah sevimli gözlerini açarak başladığı her günün kendisine sunulan bir hediye olduğunu düşünen bir çocuk nasıl ve nereye bakarsa baksın güzel görür, çünkü çocuk kalbi güzeldir.

Dünyanın tüm kötülükleri bir olsa o çocuk kalbine tesir edemez. O kalp içine asla kötülük almayacak şekilde mühürlüdür. Çocuk kalbidir, giremez hiçbir kötülük...

Dünyada doğan her çocuk masumiyet mührü ile tertemiz bir şekilde dünyaya gelir. Dileğimiz, yaşlı dünyamızın bir çocuk gülüşü kadar temiz ve masum olmasıdır. Çocuk kalplerine vurulan masumiyet mührünün, bedenler ve zihinler gelişirken bozulmamasıdır.

                                                          
   
Çocuk Kalbi kitabını okumayan bir büyüğü düşünemiyorum. 'Çocuklar, ailelerine ve çevrelerindeki insanlara saygılı davranmalı, yardımlaşmanın önemini ve paylaşmayı öğrenerek insanlara karşı ön yargı ile yaklaşmamalıdır.' Der, yazar kitabında.

Çocuk Kalbi, İtalyan yazar Edmondo De Amicis’in dünya çocukları için kaleme aldığı, Enrico adındaki bir çocuğun okul ve sosyal yaşamını, Enrico’nun ağzından anlatan bir romanıdır.

Eser, erdemi, çalışkanlığı, doğruluğu-dürüstlüğü, ahlaklı ve iyi kalpli bir yardımsever insan olmayı önermektedir. Bu öğretisiyle dünyada birçok dile çevrilen kitap İtalyan yazınının önemli bir örneği ve çocuk kalplerinin ortak çarptığının göstergesidir.

Ceyhun Atuf KANSU'nun 'Dünyanın Bütün Çiçekleri' şiirinde bahsettiği de aynı çocuk kalbine sahip öğrencileridir. Yani çocukları...

Gerek Türk ve gerekse dünya yazın hayatında geniş bir yelpazede çocuk edebiyatı ürünlerini incelersek; genellikle çocukların ortak özellikleri doğrultusundaki bir çizgide eserler bulunduğunu görürüz. Bu çok önemli bir göstergedir. 

Sizce de öyle değil mi?

    Biz büyüklerin dünyasında 'çocuksu' bulduğumuz davranışlardan bazıları şöyledir; 
  • Biz büyükler kendi aramızdaki bazı davranışları eleştirmek için 'Çok çocuksu' deriz. 
  • Eleştiri manasında kullanılan bu tabir yalnız da sayılmaz tabi büyüklerin sözlüğünde. 
  • 'Çocuk gibi küsme' deriz alıngan olduğunu düşündüğümüz kişiye. 
  • 'Çocuğa verir gibi' deriz, bir şeyi beğenmezsek.
  • Yanıltmak istediğimizde 'Çocuk kandırır gibi' diyerek böbürleniriz, yaptığımız yanlışı doğru göstermek için.
Bu örnekleri çoğaltırsak konumuz ekseninden ayrılır diye kısa kesiyorum. Burada anlatmak istediğim çocukların dünyasında normal sayılan masum davranışları, büyüklerin gözüyle yargılayarak bunu ifade ediş tarzımızın kırıcı olabileceğidir.

Tam ihtiyaç anında sihirli kelimelerden birisi olan 'empati' kelimesi imdadımıza yetişir. Evet, büyüklerin dilinin çokça empati yapmaya ihtiyacı bulunmaktadır. Bir çocuk kalbine, 'çocuk gibi küsme' demek yerine onu anlayabilmek için...

Çocuk gözüyle; 

                                         

Çocuk gözüyle bakmaya devam edelim.

Nazım Hikmet Ran'ın bildiğimiz hayat hikayesinin Kız Kulesi'nin çocuksu çekiciliği ile alakası vardı desem konuyu daha da renklendirmiş olurum diye düşünüyorum.

Yıl 1827, Almanya'nın Brandenburg kentinde Karl adında bir çocuk dünyaya gelir. Karl ailevi nedenlerden dolayı bir Fransız yetimhanesine gönderilir. Yetimhanede zor günler geçiren Karl kararını verir ve oradan kaçar. 

Sonrasında gemilerde miço olarak çalışır. Hamburg'tan kalkan bir gemiyle İstanbul'a giderken henüz 12 yaşındadır.

İşte konumuzu ilgilendiren kısım da bu anda gerçekleşiverir. Denizin ortasında masalsı bir yapı gören Karl 'denizin ortasına oyuncaktan kule yapmışlar' der ve kendini boğazın serin sularına bırakır. Kendisini kurtaran Kız Kulesi'nin bekçisine gemiye geri dönmek istemediğini söyler.

Bu olayın duyulması üzerine Osmanlı İmparatorluğu ve Almanya arasında yaşanan sorun Osmanlı Sadrazamı Ali Paşa'nın Karl'ı koruması altına almasıyla çözülür. Karl Mehmet Ali ismini alır ve 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması'nda Osmanlı'yı temsil eden üç kişiden biri olur. 

Nazım Hikmet Ran olarak dünya çapında ün sahibi edebiyatçımız, Mehmet ali Paşa'nın torunudur...

Kız kulesinin masalsı çekiciliğinin Nazım'ın hayatına etkisi böyledir. Çocuk yürekler etraflarındaki insanları, eşyaları ve olayları hep kendince görüp değerlendirir.

Kısacık boylarına oranla karşısında dev gibi görünen büyükler, diğer ev eşyaları, kocaman araçlar, nesneler, ne kadar da devasadır bir çocuk gözüyle. 

Mesela bir metre boyunda bile olmayan bir çocuk için, anne-babası kendisinin neredeyse iki katı büyüklüğündedir. Evdeki sandalye çıkılması çok zor bir tepedir, hele hele masa fethedilecek bir kale gibi görünmektedir o masum çocuğa. 

                                                       

Masum bir kalp taşıyan narin bedeni ve mercan taneleri gibi parlayan küçücük gözleri ile etrafına bakar çocuk. Olabildiğince enerjisiyle türlü yaramazlıklar yapsa da yorulmaz. Yine mutlu olabilecek bir sebebi ve her zaman yedekte enerjisi vardır sanki. 

Etrafına neşe saçar, mutlu eder onu sevenleri. Evin en değerlisidir fakat anne babası görmezden gelirse hemen suratı düşüverir. 

Bir anda dünyası değişir. Gökyüzündeki nazlı uçurtmasının ipi kopmuş, deredeki kağıttan gemisi batmış, en sevdiği oyuncağı kırılmış gibi hisseder o an...  

Ama şefkatli bir anne ya da baba veya öğretmen eli onu sarıp sarmaladığında hemencecik dağılır bulutlar, dünyasına yeniden güneş açar, gökkuşakları gibi rengarenk hayallere dalar...

İşte bu yüzdendir ki Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed ( SAV );
“Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır” buyurmuşlardır. Tüm dinlerde ve inanışlarda çocuklar hep müstesna tutulur. Toplumlarda hep ayrıcalıkları vardır. 

Gelgelelim 'çocuktur, yaramazlık yapar' mottosuna;

Yaramazlık olarak tabir edilen hareketlerin, çocukluk yıllarında genel olarak çocuk mizacının bir parçası olduğunu unutmamak gerekir. Bırakalım kendilerine zarar vermeden çocuklarımız masumca yaramazlıklar yapsınlar. Hayatı oynayarak öğrensinler, çeşitli muzipliklerle süslesinler günlerini.

Tabi ebeveynler olarak kontrolü elden bırakmayalım. Onları koruyalım fakat bu çizgi hiç bir zaman çocuğun dünyasını karartacak şekilde olmasın. Hayalleri olan gökkuşağı gibi çocuklarımızı, renksiz ve hayalsiz bırakmasın.

                                                      

Enerjisi, hayalleri, pozitif bakış açısı ve küçük mutluluklarıyla çocuklarımız kendilerine yakışan şekilde 'çocuk gibi büyüsün' ,  geleceğin büyükleri ve sağlıklı birer fert olarak olarak toplum hayatında yerlerini alsınlar. 

Çocukluk yıllarında iyi terbiye edilen, eğitim öğretim hayatına doğru şekilde rehberlik edilen, hayatı renkleriyle yaşayan, hayalleri olan, dolayısıyla çocukluk yılları elinden alınmayan ve doğası gereği çocukluk yıllarını doğru bir şekilde geçiren her birey, illa ki ilerde yaşadığı topluma örnek temsil edecek biri haline gelecektir. Bunu unutmayalım.👈

Kendi kalemimden, çocukluğum; 

9 NUMARALI KAPI
Köydeki evimizin cümle kapısıdır, çocukluğuma açılır.
Karşısındaki bahçe duvarının üzerine yatılır ve bulutlara bakılır...
Havadaki bulutlarla hayaller beraber akar köyümüzde.
Zamanın penceresi olsa da bir görseniz,
O çocuk kalplerde ne umutlar saklıdır.
Çeşmeler, saatler, umutlar akar...
Gül dalında bir gonca gibi açılırken hayatlar,
Sırasını bekler, zamanın gergefinde dokunacak muratlar...

Tersine Sorular ¿

Neler oluyor da dünyada olabildiğince kötü insanlar, bunca masum çocuk varken hala kötü kalabiliyor ¿ 

Nasıl oluyor da kötülükler bu denli kol geziyor ¿

Dünyanın her tarafında kan ve gözyaşının dinmediği mazlum coğrafyalar neden bu kadar fazla ¿

Masum çocuklar büyüyor da bazıları neden zalimleşebiliyor ¿

Aslında bu sorular zor sorulardır. Ve net bir cevabı da genellikle yoktur. Ama şurası kesindir ki doğan her çocuk yaratılış fıtratı üzerine masum ve günahsız olarak dünyaya gelir. 

Ama büyürken ebeveyn ya da başka yetişkin bireyler o masum yüreğe bazı kötülükler yaparlar. Bilerek ya da bilmeden yapılan bu kötülükler genelde düşük eğitim düzeyi ve kültürel yozlaşmadan da kaynaklanabilir. 

Kendi kültürünü bilerek hayatına tatbik eden, medeni ve toplumsal kurallara riayet eden hiç kimse,  hiç bir dinde ve öğretide kötü insan olarak tanımlanamaz kanısındayım.

Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi; 

                                       

                                           

Konu çocuk olunca değinmeden geçmek olmaz. Birleşmiş Milletler çocuklara Yardım Fonu UNICEF, dünyada çocuk haklarının önde gelen savunucusudur. Devletlerle çalışarak kalıcı sonuçlar elde eden bir örgüttür.

Dünya çocuklarının bedensel, zihinsel ve sosyal bakımdan mümkün olan en üst seviyeye erişecek şekilde gelişebilmeleri için gereken haklarını belirleyen Birleşmiş Milletler çocuk Hakları Sözleşmesi, UNICEF'in çalışmalarının temelini oluşturur.

Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS) Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca (BM) 20 Kasım 1989 günü kabul edilmiştir. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu BM üyesi 193 ülkenin taraf olduğu sözleşme en çok ülkenin onayladığı bir insan hakları belgesi olarak kabul edilmektedir.

Dünya çocuklarının haklarını diğer devletler nezdinde savunacak bu metinle UNICEF'in çalışmalarını ve bir çok sivil toplum kuruluşu, vakıf ve derneğin konu ile ilgili çalışmalarını izlemekteyiz. 

Fakat yine de dünya üzerinde bir çok coğrafyada çocuk hakları ihlalleri, küçük yaşta çalıştırılan çocuklar, suça sürüklenen çocuklar vb. gibi sorunlar günümüzde hala devam etmektedir. 

Bırakınız 'Çocuk' Kalsın; 

Masum ve günahsız kodlarıyla dünyaya gelen her bir çocuk, varoluşu sebebiyle bir çok hakka sahiptir. Gerek devletler eliyle, gerekse sivil toplum örgütlerince bu ihlal edilemez ve devredilemez haklarının savunulması sonucunda çocuk, büyüyüp geliştiği toplumda kendisine gösterilen gerekli özenle birlikte, eğitim öğretim hayatına da dikkat edilerek yetişkin bir birey olacaktır. Yetişkin bir birey olduktan sonra da dünyada varoluş gayesini doğru bir şekilde temsil edecektir. 

Konumuzun kahramanı olan o masum ve yaramaz çocuk zihinsel ve fiziksel olarak çocukluktan yetişkinliğe geçse ve toplum hayatına faydalı bir birey olarak yaşlansa da içindeki çocuğu asla büyütmemelidir.

Hayatı değişik renkleriyle görebilen, etrafındaki gelişen olaylara masum bir pencereden bakabilen, bu pozitif bakış açısı sayesinde etrafına neşe saçan çocuklardan öğrenmemiz gerekenler şöyle sıralanabilir; 

Çocuklar hayal kurmaktan asla vazgeçmezler. Hayalleri olan çocuklar, yetişkin olduklarında hayallerini gerçekleştirebilen bireyler olacaklardır. 

Çocuklar asla yorulmaz ve pişman olmazlar. Başladığı işe dört elle sarılırlar ve hiç bitmeyen enerjileri vardır. Aralarında büyük husumetler, kin ve nefretler yoktur.

Saman alevi gibi kısa sürelidir kırgınlıkları. İşte biz büyüklere ne büyük ibret...
 
Çocuklar merak duygusu ile hareket ederler ve sürekli bir şeyleri keşfetmek isterler. Bugünün büyüklerinin rutin hayatlarındaki ne büyük eksik değil mi ?

Çocuklar yeniliklere açıktırlar, değişime direnç göstermezler. 

Bu özellikleriyle de öğrenmenin doruklarını yaşarlar. Biz yetişkinlerdeki değişim direnci ve statüko aşkı olmasa daha güzel olmaz mı? 

Çocuklar güven duygusunu zor da kazansalar hemen kaybetmezler. Daha masumdurlar çünkü. Güven duygusunun varlığı her ilişkide mutluluk, sevgi ve saygıyı da arttırır. Çocuklar karşılıksız güvenir ve karşılıksız severler. 

Çocuklarda sahte hareketler yoktur. Gerçektirler. Duygularıyla, hareketleriyle yapmacık değildirler. Etraflarına dost yüzlü fakat sahte eş, dost, arkadaş olamazlar. Fıtratları gereği bu böyledir. Keşke biz büyüklerde de bu hasletler olsa öyle değil mi ? 
... 

İşte bu yüzdendir ki çocuklara kulak vermek, onları izlemek, dünyalarına girmek, değer vermek, onlarla oynamak, dans etmek, hayal kurmak...

Sizlere stresten uzak dakikalarla birlikte mutluluklar getirecektir. 

Bakış açınızı değiştirecek ve size çocukların renkli dünyalarını hatırlatacaktır. Unutmayın sizler de çocuktunuz 😋

Şimdi ey yetişkinler sizlere sesleniyorum. 🙈🙉🙊 

Hayatı tüm renkleriyle yaşayan çocuklardan; samimiyetleri, güvenleri, sadakatleri, karşılıksız sevgileri, masumiyetleri, hayalperest olmaları, enerjileri ve bir çok güzellikleriyle ibret alınız.👈 

Ve büyürken ruhunuzun bir tarafı,
Bırakınız 'Çocuk' Kalsın ...

Sağlıcakla, hoşça kalın...

Yorumlar

Blogdaki Popüler Yayınlar

Bilim : Sanat : Toplum :

Toplumun Gelişmesinde; Bilim mi Sanat mı Daha Önemli ? Jean Jacques Rousseau tarafından 1750 yılında yazılan ''Bilimler ve Sanatlar Hakkında Nutuk/Söylev'' kitabındaki yazarın görüşü, az sonra okuyacağınız satırlardaki şahsi görüşlerime tam olarak uyuşmuyor diyebilirim. Toplumların gelişmesinde bilim ve sanat konularının rollerini eğer merak ediyorsanız hep birlikte merakımızı giderelim, ne dersiniz? Rousseau kitabında; bilimin ve sanatın insanları boş uğraşlara yönelttiğini ve erdem kavramını bitirdiğini söylüyor. Bilimin artması ve sanatın çoğalmasıyla yöneticilerin, askerlerin erdemlerini yitirmesi ve ahlaklarının bozulmasına sebep olduğunu anlatıyor.  Bu yüzden bozgun ve yenilgilere uğranıldığından bahsediyor. Hatta bir yerde ''…bize birçok bilim öğrettiniz, yüksek bilgilere ulaştırdınız; ama bütün bunların hiçbirini bize öğretmemiş olsaydınız yeryüzünde daha az mı kalabalık olacaktık?  Daha kötü mü yönetilecektik? Daha az güçlü, daha az sağlıklı, daha
EŞ ZAMANLI İNTERAKTİF UYGULAMALAR PROJESİ  “ VÜCUDUN SENİNDİR ONU KORU ” “ SANAL ÂLEMDE GERÇEK GÜVENLİK ” PROJELERİ ÖRNEKLEMİ İLE ANLATIMI 2017-MERSİN Proje Koordinatörü: Ahmet YALKIN / Mezitli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü MEZİTLİ İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ STRATEJİ GELİŞTİRME BİRİMİ PROJE GEÇMİŞİ ( 2015-2017) 1. Vücudun Senindir Onu Koru Projesi ( Mersin ili geneli / 360000 Öğrenci ve Öğrencilerin Velileri) 2. Sanal Âlemde Gerçek Güvenlik Projesi ( Mersin ili geneli / 360000 Öğrenci ve Öğrencilerin Velileri) 3. Mezitli – Eğitim Liderleri Akademisi ( Cumhurbaşkanlığı Protokol Eski Uzmanı / İhsan ATAÖV’ün katılımlarıyla  / İl genelindeki eğitim yöneticilerine ) 4. 2015 KA101 AB Projesi –( Kaynaştırma Öğrencilerine Yönelik /125000 € Hibe Bütçeli ) 5. 2016 KA101 AB Projesi – (Mültecilere Yönelik / 88512 € Hibe Bütçeli ) 6. 2017 KA101 AB Projesi –( Ortaöğretim Kurumlarında Erken Okul Ter