Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sınırlarını Keşfet

Elmas ile kömür  Elmas ile kömürün hammaddeleri aynıdır. İkisi de karbon atomundan oluşur fakat birisi paha biçilemez bir mücevher, diğeri ise sıradan bir madendir. Yazımız kömürün elmas olduğu sınırın insan hayatındaki yansıması ile ilgilidir.  Kömürün elmas olabilmesi için belirli aşamalardan geçmesi gerekir. Bu aşamalar insan hayatı için de benzerdir.  Bu bazen sıkıntılı  bir eğitim hayatı  sonucunda edinilen güzel bir meslek veya zorlu uğraşlardan sonra kazanılan herhangi bir başarı olabilir. Belirli aşamaları geçemeyenler de potansiyeli olmasına karşın fark edilemeyen birisi olarak silinir gider. Başarmak için kişinin potansiyelini ve sınırlarını  keşfetmesi gerekir. Kişi eğer önündeki sınırın, engelin veya duvarın ne olduğunu fark eder ve  onu ortadan kaldırarak hayatına devam ederse başarıya ulaşmış olur. Görünmez duvarlar Hayatımızdaki görünmez duvarlarla ilgili bu durumu özetleyen ve çoğumuzun bildiğini düşündüğüm bir deney ile devam edelim.  Deneyde ortasından cam

Mantık ve Diyalektik

Felsefeyi pozitif bilimle harmanladığımızda meydana gelecek olası sonuçları irdeleyeceğimiz, okurken sizi düşünce ufkunda yolculuğa çıkaracak yeni bir yazıda baş başayız. Düşünmenin tarifsiz lezzetini tadan insanoğlunun bunu eylemli bir hale getirmesiyle birlikte felsefe biliminin ilk eserleri ortaya çıkmıştır diyebilirim. Tarihi neredeyse insanlık tarihine eş olarak değerlendirilen bu bilim üzerine çalışma yapmak birçok devirde zor veya imkansız olsa da insanlık bu değerinden hiç vazgeçmedi. Modern felsefenin babası ithaf edilen Descartes'in "düşünüyorum öyleyse varım" meşhur sözünü neredeyse bilmeyen yoktur. Descartes'in ifade ettiği gibi düşünmek var olmanın sebebi değil, sonucudur. İnsanın düşünen bir varlık olarak ve aynı zamanda akıl sahibi olduğu gerçeğinden yola çıkarak; kendine, çevresine, toplumuna ve evrensel bazda dünyaya karşı sorumlulukları vardır. Bu sorumluluklarını düşünme yetisi ile aklını birleştirerek pozitif bilgiyi elde etme ve bunu teknik anla

Alevilik

İnsanı hayatın orta noktasına koyarak; felsefesini, öğretilerini, türkülerini,  deyişlerini hep insan üzerine yoğurmuş bir Anadolu zenginliğidir Alevilik. ''Alevi'' Ali'yi seven, Ali'nin yolundan giden anlamına gelmektedir.  İslam çerçevesinde; Hz. Ali ve on iki imamın yorumlarının dünya görüşüyle harmanlandığı bir öğreti olarak anılır.   Tarihin en acı olaylarından biri olan Kerbela Vakası (680), tarihi süreç içerisinde görülen etkileriyle İslam toplumunu Alevi-Sünni olarak ikiye ayırmıştır.  Türklerin İslamiyet'i  kabulü b u elim hadisenin bir hayli zaman sonrasına tekabül etse de Türk toplumu da bu ayrışmadan nasibini almıştır. Tarihsel süreçte inançları üzerinde  çeşitli şer odakları tarafından yanlış söylenti ve uydurmaların çıkarıldığını ve bunun  zaman zaman  bazı devlet ricali tarafından da desteklendiğini görürüz.  Bu sebeplerden dolayıdır ki toplumun geri kalanı tarafından yıllar yılı memleketin en ücra köşelerinde yaşamak zorunda bırakılmışlardır.

Cumhuriyet Nedir?

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk,  “ Cumhuriyet nedir? ”  diye soran bir köylü vatandaşa “Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir” demişti. İşte bir doğu masalındaki Zümrüdüanka kuşu misali küllerinden doğarak, bu sefer yüzünü batıya dönen genç Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesiydi... Hamuruna; emek, kan, ter ve gözyaşıyla beraber bir ulusun kaderini ekleyip bunu inançla mayalayan Türk milleti Cumhuriyet'i ilan ederek muasır medeniyetler ailesinde ilerleme gayesini kendisine şiar edindiyse bunu 'mavi gözlü bir dev' ve onun en büyük eserim dediği Cumhuriyete borçlu diyebiliriz. Türk milletinin yıllarca süren geri çekilme ve savunma pozisyonunu terk ederek ileri atılma ve kayıplarını telafi etme fırsatı bulduğu Kurtuluş Savaşı; 19 Mayıs 1919'da Samsun'da doğan güneşin batışını takip eden 3 yıl 4 ay 26 gün sonra Mudanya Ateşkes Antlaşması ile son bulduğunda; iç ve dış düşmanlarından, yüklerinden, hurafelerinden ve zamanın gerisinde kalmış yönetim tarzından kurtulan Anado

Mustafa ➤ Kemal ➤ Atatürk

MUSTAFA Bir çift mavi göz geldi dünyaya. Selanik’te dünyaya gözlerini açtığında ne o şehrin Osmanlı’nın ikinci büyük şehri olduğunu ne de yakın zamanda kaderine terk edilecek  yüz binlerce kilometrekarelik vatan toprağının bir parçası olacağını biliyordu. Fethedilen topraklara yerleştirilmek üzere Anadolu’dan örnek aileler arasından seçilerek gönderilen bir Türk ailesinin altı çocuğunun ortancası olan, Mustafa.  Mustafa büyürken her geçen sene farklı coğrafyalarda bir parçası olmak üzere vatan elden gidiyordu. Devrin yöneticileri ise bu durumu  ya seyretmekle yetiniyor ya da yetersiz tavırlar gösteriyorlardı. Mustafa’yı Kemal’e erdiren yalnızca matematik öğretmeni değildi.  KEMAL İşte bu psikoloji karşımıza Mustafa Kemal’i çıkardı. Vatanı savunarak elde kalacak topraklarda hayalindeki müreffeh ülkeyi kurmak düşüncesi onu kemale erdirdi.   Konunun uzmanları onun bir aydın despotizmi örneği olduğunu söylerler.  Mustafa Kemal  entelektüel bir bakış açısına sahipti lakin bu aydın ve çağını