Ana içeriğe atla

Kayıtlar

hayatın renkleri etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yarını Dünde Aramak

"Geçmiş zaman odur ki hayali cihan değer"  diyerek geçmişi yâd ederiz ya hani.  Geçmişi düşünüp dalar gideriz bir yerlere... İşte o vakitlerde anılarımız bir sinema perdesi gibi gelir geçer gözümüzün önünden. 'Bir yıl 365 dündür ' diyerek a nılarımızı hatırladığımızda bazen hüzünlenir, bazen seviniriz. Türlü hisler içinde gah ağlamaklı oluruz, gah güleriz. En çok da zaman ne de çabuk geçiyor diye hayıflanırız. Öyle değil mi? Zaman geçmesine geçiyor dostlar,  fakat birikimimiz nedir? Gelin hep beraber kendimize bu soruyu sorup düşünelim. Zaman geçerken nasıl bir birikim yapıyoruz. AN'ı yaşayarak mı geçiyor zaman yoksa berhava mı? İnsan ömrü dediğiniz kısa bir lahza. Göz açıp kapayınca gibi hissettiğimiz olgu aslında kırlardaki  bir kelebeğin ömrü gibi bir şey. Başlangıcını ve bitişini bilmenin; annemizi babamızı, memleketimizi, rengimizi, seçmenin mümkün olmadığı bu kısacık  zaman parçacığında yaşayıp ekip biçip gideceğiz. Gelin kıymet hususunda n

Dört Mevsim

Binlerce yıl öncesinde insanoğlu doğadaki sesleri taklit ederek müziği keşfetti. Müziğin keşfi şüphesiz insanoğlunun dünya serüveninde çok önemli bir gelişme olarak diğer keşiflere yol açtı. Müziği tanımlamak gerekirse en doğal tanımı Konfüçyüs yaptı. Ona göre müzik; 'doğanın sesiydi.' Müziğin biraz da doğanın sesi olduğunu ispat edelim mi ?  O halde bir klasik müzik eserinin içinde düşünelim kendimizi ve hissettiklerimizi paylaşalım. Ünlü müzisyen Antonio Vivaldi; 'Dört Mevsim Konçertosunda', küçük bir orkestra ile dört mevsimde dolaştırır bizleri. İlkbahar kısmında tempolu ve coşkun bir şekilde insan ruhunu okşayarak dinletir.  Birdenbire bir fırtınanın korkunç uğultusu duyulur ve korkutur bizleri. O mevsim geçişiyle yaza girer Vivaldi.  Yazın güneşin merhametsiz bir şekilde canlıları kavurduğunu hissettirir. Av ve hasat zamanı sonbaharda, hasadın toplanmasını kutlayan çiftçilerin dansı ile coşturur.  Kış konçertosu ile, buz gibi havaya rağmen, kar üzerinde t

İnsanın Renklisi

HAYATI ALGILAMAK İlkokulda öğrendik hepimiz... Beş duyu organımız var, öyle dedi öğretmenimiz. Görüyor, kokluyor, dokunuyor, işitiyor ve tadıyoruz. Duyularımız var bizim, insani özelliklerimiz var. Duyularımız sayesindedir ki, dünya üzerinde diğer canlılardan da ayrılıyoruz. İnsanlar duyularının yanında; akıl, vicdan, ahlak ve inanç yapıları sayesinde yaşlı dünyamızın en kadim misafirleridir.  Duyuların ötesinde insanı insan yapan düşünceleri, duyguları ve davranışlarıdır. Sizce de öyle değil mi? Misafirlik demişken göz açıp kapayıncaya kadar geçirdiğimiz hayatımızın, bu AN'a kadarki kısmını yaşadık, peki geride ne bıraktık? Ve geri kalan hayatımızda gelecek planımızı nasıl yaparsak daha mutlu bir yaşam süreriz? Daha anlamlı ve mutlu bir yaşam için hayatın renklerini konuşmalıyız diye düşünüyorum. En azından duyu organlarımızın algıladıkları kadarını... Günlük hayatımızda hayatımıza renk kattığını düşündüğümüz birçok olgu var elbet. Hayatımızı renklendiren bu olgula