Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bilim etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hayallerin Kadarsın

Hayal kurmak umudun resmini çizmektir... Hayal kurmak; görmediğimiz, dokunmadığımız ve hissetmediğimiz, ancak umudumuzda var olanı düşlemektir. Hayal kurmak, umudun zihindeki canlanmasıdır... Çocukluğundan beri birçok kişi hayal kurmamak üzere tembihlenmiştir.   İnsanlar genelde hayal kurmamamız gerektiğini söylerler diyebilirim.  Ama aslında hayaller, özlemlerimizin ve yapmak istediklerimizin bir taslağıdır. Büyüklerin de hayalleri olmasını, hayallerinin peşinden koşmalarını savunan biri olsam da çocukların hayal dünyaları bambaşkadır. Çocuklar tüm masumiyetleriyle, masum hayallerini de büyütürler kendi geleceklerine... Çoğumuz bu yüzden hayal kurmayı 'çocuksu' bulur. Çocukken kurduğumuz hayallerimiz tüm masumiyetiyle hafızalarımızda yerini tutar. Belki bundan dolayıdır ki hayal kurmak daha çok, 'çocuksudur' ... Hayalden kanatları olmasaydı insanların, düşleri olmasaydı, özlemleri olmasaydı... Hayaller nasıl gerçeğe dönerdi ? Hayalleri gerçek kıla

Bilim : Sanat : Toplum :

Toplumun Gelişmesinde; Bilim mi Sanat mı Daha Önemli ? Jean Jacques Rousseau tarafından 1750 yılında yazılan ''Bilimler ve Sanatlar Hakkında Nutuk/Söylev'' kitabındaki yazarın görüşü, az sonra okuyacağınız satırlardaki şahsi görüşlerime tam olarak uyuşmuyor diyebilirim. Toplumların gelişmesinde bilim ve sanat konularının rollerini eğer merak ediyorsanız hep birlikte merakımızı giderelim, ne dersiniz? Rousseau kitabında; bilimin ve sanatın insanları boş uğraşlara yönelttiğini ve erdem kavramını bitirdiğini söylüyor. Bilimin artması ve sanatın çoğalmasıyla yöneticilerin, askerlerin erdemlerini yitirmesi ve ahlaklarının bozulmasına sebep olduğunu anlatıyor.  Bu yüzden bozgun ve yenilgilere uğranıldığından bahsediyor. Hatta bir yerde ''…bize birçok bilim öğrettiniz, yüksek bilgilere ulaştırdınız; ama bütün bunların hiçbirini bize öğretmemiş olsaydınız yeryüzünde daha az mı kalabalık olacaktık?  Daha kötü mü yönetilecektik? Daha az güçlü, daha az sağlıklı, daha

Dijital Çağda Türkiye

Dijital teknolojilerin yaşamımıza izin almadan girdiği bir çağda yaşıyoruz. Bundan çok değil, on sene öncesinde şimdiki teknolojilerin neredeyse hiçbirisini konuşmuyorduk.  Sanal bir dünyada gerçek alışverişlerin yapıldığı; mesleklerin, kültürün, vatandaşlık bağının, sosyalleşme olgusunun, gazeteciliğin, imajın dijitalleştiği bir çağ bu.  Nesnelerin internetinin gündeme gelmesiyle bundan 8-10 sene sonrasında dünyada 50 milyon araç/gerecin birbirine internet ortamıyla bağlı olacağı tahmin edilen dijital çağda; arabanız garaja yaklaşırken su ısıtıcınız içeceğiniz kahvenin suyunu kendi kendine ısıtmaya başlayacak, en iyi aydınlatma ve ısıtma/soğutma tercihleri size göre akıllı evinizde ayarlanırken yapay zeka ürünü hologram ev arkadaşınız sizi karşılayacak, giysiniz sağlık sorunu ile karşılaşabileceğinizi doktorunuzla paylaşacak desem bana inanmayabilirsiniz. Akla hayale sığmayan imkanlar ve zamanın neleri getireceğini bilmediğimiz teknolojiler ile donatılmış bir zaman dilimine; tüm

Çağımızda Okuryazar Olmak

Yazımızda ; çağın okuryazarı olmak nedir, nitelikli ve entelektüel kişilerin özellikleri ve çağının okuryazarı olarak Türk ve dünya tarihine damgasını vurmuş kişiler üzerinden örnekler vererek çağın okuryazarı olmak konusunu, yaşadığı çağın gereklerini yerine getirmeyen kişilerin özelliklerini siz değerli okuyucularıma sunmaya çalıştım.  Biraz iddialı olsa da örnek sorularımız da şunlar; navigasyon programları kullanarak yön bulamayan, akıllı telefon uygulamaları ile hayatını kolaylaştırmayan, sosyal medyayı etkin ve doğru kullanarak iletişim kuramayan, dilini bilmediği bir ülkede akıllı telefon uygulamaları ile seyahat edip iletişim kuramayan biri ... Bir insan, çağımızda sadece okuması yazması var diye okuryazar sayılabilir mi? Asıl düşündürmek istediğimiz konu tam da budur.   Bütün bunlardan yola çıkarak; Drone teknolojisi, robotik kodlama, yapay zekâ vb. konuları ile Fatih Sultan Mehmet'in, Nikola Tesla'nın, İbn-i Sina'nın  alakasını merak edenler buyursunlar ef

Hayatının Başrolü Sensin

                                                  Herkes kendi filminin başrol oyuncusudur.  Filmimizin konusunu, türünü ve kahramanlarını ise iyisi kötüsüyle belirleyen kişi ise yine biziz.  Hayatımız bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçer ya bazen, o anlarda düşünelim bakalım.  Film şeridinin devamında bu film, nasıl devam etmeli?  Hayatımızı pozitif olaylarla süslemek, istediğimiz işe girmek, hayal ettiğimiz okulu kazanmak,işimizi verimli hale getirmek vb. gibi konularda ise gelişim ve değişime açık bir insan olarak olaylara bakmalıyız.   İnsanın herhangi bir alanda sahip olduğu potansiyeli biraz daha öteye taşıması isteğine ve işine kişisel gelişim diyebiliriz.  Kişisel gelişimin en temel noktası, kişinin kendinin farkına varması ve tanımasıdır. Kişinin kendini tanıması, hangi alanlarda ne durumda bulunduğunu belirlemesi ve eksik olduğunu düşündüğü alanlarda kendini geliştirmeye karar vermesi, kişisel gelişim sürecinin başladığı andır.  Bu noktadan itibaren kişinin kendini