Ana içeriğe atla

Çağımızda Okuryazar Olmak

Yazımızda; çağın okuryazarı olmak nedir, nitelikli ve entelektüel kişilerin özellikleri ve çağının okuryazarı olarak Türk ve dünya tarihine damgasını vurmuş kişiler üzerinden örnekler vererek çağın okuryazarı olmak konusunu, yaşadığı çağın gereklerini yerine getirmeyen kişilerin özelliklerini siz değerli okuyucularıma sunmaya çalıştım. 


Biraz iddialı olsa da örnek sorularımız da şunlar; navigasyon programları kullanarak yön bulamayan, akıllı telefon uygulamaları ile hayatını kolaylaştırmayan, sosyal medyayı etkin ve doğru kullanarak iletişim kuramayan, dilini bilmediği bir ülkede akıllı telefon uygulamaları ile seyahat edip iletişim kuramayan biri ...

Bir insan, çağımızda sadece okuması yazması var diye okuryazar sayılabilir mi? Asıl düşündürmek istediğimiz konu tam da budur.

 

Bütün bunlardan yola çıkarak; Drone teknolojisi, robotik kodlama, yapay zekâ vb. konuları ile Fatih Sultan Mehmet'in, Nikola Tesla'nın, İbn-i Sina'nın  alakasını merak edenler buyursunlar efendim.

Okumak / Yazmak eylemleri yazının icadı ile birlikte hayatımıza giren iki kavram olarak karşımıza çıkar. 

Bu eylemlerin, birçok farklı tarihi etkenle birlikte insanlığın evrensel değerlerinin ve teknolojisinin meydana gelmesinde çok önemli rolleri vardır.

Yazının icadı ile başlayan tarihi gelişmeler eşiğinde insanoğlu, okuryazar olarak devam ettirdiği medeniyet hayatına neler mi kattı?

Şüphesiz bu sorunun cevaplarını buradan verirsem konuyu dağıtmış olurum diye düşünüyorum.

Eminim ki bu sorunun cevabına ''birçok şey'' diyerek genelleme ile cevap verilebilir, ben özel olarak birkaç konuya değinmek istiyorum.

Yazının İcadı İle...

İnsanlık medeniyetinin gelişmesindeki olaylardan en önemli paya sahip olanı şüphesiz yazının icadı oldu. Birçok tarihçiye göre yazının icadı insanlık tarihinin dönüm noktası olarak kabul edilir. Yazının icadıyla birlikte insanlar birbirleriyle daha kolay ve kalıcı iletişim kurmaya başladı. 

Böylece bilim ve teknik ve medeniyet gitgide gelişti. İnsanlar yeni şeyler icat ederek günlük hayatlarını kolaylaştırmaya başladı. 

Yazıyı ilk bulan uygarlığın Sümerler olduğu söylenebilir. Mezopotamya’da yapılan kazı çalışmalarında tarihin en eski yazı örneklerinin tabletler üzerine bu uygarlık tarafından yapıldığı belirlenmiştir. İlk yazı MÖ 3500’lü yıllarda yazılmıştır. 

Sümerler ’in çivi yazısı Mısırlılar tarafından geliştirilerek çivi yazısı oluşturulmuştur. Yazı ilk icat edildiği zamanlarda, bundan ortalama 5500 yıl öncesinde günümüzdeki gibi kâğıtlar yoktu. Bunun yerine papirüs denilen özel bir ağacın yapraklarına, derilere, taşlara ve başka yüzeylere yazılar yazıldı.


İlkyazılar çiviler yardımıyla kazınmak suretiyle yazılıyordu. Ardından Hintliler ’in mürekkebi icat etmelerinin ardından yazı yazmak kolaylaştı. Son olarak Anadolu’da parşömen kâğıdın kullanılmasıyla günümüz teknolojisine en yakın kâğıt icat edilmiş oldu. Bu sayede yazılar daha kalıcı oldu. Kuşaktan kuşağa geçerek insanların geçmiş kuşakların tecrübelerinden faydalanması sağlandı.

İlkyazı yazıldı, ilk kağıt icat edildi ve tarihi süreç devam etti...

İnsanlığın medeniyet serüveni, yazının icadı ile birlikte sayamayacağım kadar çok gelişme kaydederek ilerleyişini sürdürdü.

Yüce dinimiz İslam'ın ilk emrinin ''Oku'' olduğunu neredeyse bilmeyen yoktur. Bu kadim örnekten de anlayacağımız gibi ''Oku'' emrinin gereği, okumak eylemidir.

''Oku'' emrini yerine getirmek, sadece eylem olarak okumak olarak anlaşılmamalıdır. Buradaki okumaktan kasıt bence hem tebliğ ( bildiri) , hem de yazılı bir metnin okunmasıdır denilebilir. ''Okumak'' buradan da anlaşılacağı gibi eylem olarak okumaktan başka manalarda da kullanılmaktadır.

Nitelikli insan gücü için entelektüel birikim. 

Öncelikle entelektüel kelimesi üzerinden giriş yapmak lazım diye düşünüyorum. Filozof Albert Camus'a göre entelektüel: ''Zihni kendi kendisini gözleyen kişi '' demektir. 

Entelektüel kelimesi Türkçe ’ye geçmiştir ve daha evrensel, çok boyutlu ve kavramsal düşünen ve düşündüklerini hayatına yansıtan kişileri ifade eder. Entelektüeller kavramlardan yola çıkar, sistemi sorgular ve olayları yorumlarken boyut katar. 

Entelektüel kişiliğe sahip bir insan ise; evrensel boyutta, çok boyutlu ve kavramsal düşünebilen biridir. Nitelikli bir insan olarak tanımlanabilir. Nitelikli insan gücünün oluşturulmasında entelektüel kişilere çokça iş düşmektedir.

Okuryazar Olmak Ne Demektir?

Okuması yazması olan, öğrenim görmüş (kimse) demek olan ''okuryazar'' kelimesi aslında kolay anlaşılan bir Türkçe kelime olarak karşımıza çıkar. Teknolojinin ve medeniyetin geldiği son noktada ise ''okuryazar'' kelimesi birçok kabiliyetin ölçüsü olarak da kullanılır. Mesela bilgisayar kullanmasını bilen kişiye bilgisayar okuryazarı, medyayı doğru ve düzgün takip eden kişiye ise medya okuryazarı gibi ön adlarla kullanılmaktadır.

Çağın Okuryazarı Olmak

''Okuryazar'' denilince sadece okumasını ve yazmasını bilen kimse akla geliyorsa bu kelime sığ kalmış demektir. Çağımızda bu kelimenin anlam değişikliğine uğraması bizi şaşırtmamalıdır. Okuryazar olmak her geçen gün çıtasını yükselten bir olgudur diyebiliriz.

Sadece yazı yazan ve okuyan anlamının yanında; bilgisayar okuryazarlığı, medya okuryazarlığı, bilgi okuryazarlığı, teknoloji okuryazarlığı, hukuk okuryazarlığı, fen okuryazarlığı vb. gibi birçok bilim dalında bilginin eşik çıtası olarak kullanılan anlamlar ifade eder.


Gelecek planı yapan ülkelerin planlı bir şekilde kalkınmalarını sağlamaları için birçok alanda liyakatli insan gücüne ihtiyacı bulunur.

Bu nitelikli insan gücünün meydana gelmesinin ardından doğal sonuç olarak birçok alanda iş ve hizmetlerin kalitesinin yükselmesi ile birlikte o ülke kalkınıp muasır medeniyetler seviyesine yükselir ve insanlığa medeniyet serüveninde katkıda bulunur.

Bilgiye hükmetmek için çok çalışmak gerekir. Zaman kavramının anlamını yitirmesi gereken bu noktada, liyakat sahibi kişiler eliyle devletin ve milletin yükselişi kendiliğinden meydana gelecektir. Okuryazar kelimesinin sığ ve tek bir anlamı olmadığı ortadadır.

Bireylerin birçok bilim dalında bir ya da birden çok alanda; fizik, kimya, biyoloji, tıp, astronomi, matematik, mühendislik, edebiyat, tarih, coğrafya vb. kendilerini geliştirerek asgari düzeyde bilim okuryazarı olmaları beklenir.

Çağın okuryazarı olan kişiler ise birçok alanda bu eşikten ilerleyerek kendilerini gerçekleştirecek ve insanlık tarihine katkı sağlayacaklardır.

Sadece genel manada okuma yazma bilen, 

Kişisel gelişimini gerçekleştirememiş, 

Çağın teknolojik gelişmelerini takip edememiş, 

Mezuniyet bilgisiyle mesleğini sürdürmeye çalışan, 

Mesleğinde dünyanın geldiği son noktayı takip etmeyen, 

Değişen ve dönüşen teknolojinin gerisinde kalmış kişiler çağın okuryazarı olabilirler mi? 

Gereğini muhataplarına, saygıyla arz ederim. 

Maksadım kimseyi kırmak, incitmek değildir. Buradaki maksat: Ülkelerin planlı bir şekilde kalkınmalarını sağlamak için ihtiyaç duyduğu insan gücünün, kendi öz kaynaklarında bulunacağı gerçeğiyle çağın okuryazarı olmak, kişisel gelişimi sağlamak ihtiyacı olan her bireyin silkinip kendine gelmesini sağlamaktır.

Nitelikli insan gücü sayısıyla ülkelerin kalkınmışlık düzeyinin doğru orantılı olduğu unutulmamalıdır.

Nitelikli insan gücü; yeteneği, kabiliyetleri ve istekleri doğrultusunda kaliteli eğitim almış, yetişmiş insanlara denir. Bir ürünün bir hizmetin planlanmasından pazarlamasına kadar olan bütün aşamalarda en temel faktör insandır. Bir ülke gelişebilmesi; kalkınabilmesi, muasır medeniyetler seviyesine çıkabilmesi için nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyar. Nitelikli insan gücü de ancak eğitim ile oluşturulabilir.

Eğitim sayesinde oluşturulmuş nitelikli insan gücünün; liyakatli ve çağın okuryazarı olması durumda ülkenin kalkınmasında büyük rol sağlayacakları unutulmamalıdır.

Çağın Okuryazarları Kimlerdir?

20. Yüzyıl ''Uzay Çağı'' olarak adlandırıldı ve rüzgâr gibi geçti. 2000 yılı geldiğinde sıkça duymaya başladığımız “Milenyum” çağına girdik. Aslında bu kelime bin yıllık bir zaman dilimini ifade ediyordu.

21. Yüzyıla tüm dünya ile birlikte ''Milenyum Çağı'' demeye alışmışken son yıllarda fazlaca dillendirilen ''Dijital Çağ'' 21. Yüzyılın genel adı olarak kullanılmaya başlandı.

Lütfen bunun konumuzla ne alakası var diye düşünmeyin. Hangi çağda olduğumuz, konumuzun tam da hedefindedir. ''Dijital Çağ'' olarak kabul edilen 21. Yüzyılın gereksinimleri ile eski yüzyılların gereksinimlerini karşılaştırmak abes olur diye düşünüyorum. 

Örneğin 19. Yüzyılın iletişim araçlarını şimdilerde kullandıklarımız ile karşılaştırsak komik bir durum ortaya çıkar. Tarihi olaylar ve teknolojik gelişmeler kronolojik seyrinde değerlendirilirlerse daha doğru olur.

Örneğin 1900 yılı ile 1905 yılı arasını ele alırsak. Bu geçen beş senelik süre zarfında insanlığın teknolojik alanda ilerleyişinin belki de bugünlerde beş ay gibi kısa bir sürede geliştiğini söyleyebiliriz. 

Dijital Çağda baş döndüren bir hızla teknolojik gelişmeleri izlemekte ve günlük hayatta kullanmaktayız. Bilimsel ve günlük hayatta yeni birçok teknolojik alet ve makinenin icat edildiği, eski aletlerin inovasyonla gelişme gösterip yeniden günlük hayata adapte olduğu bir zaman dilimindeyiz.

Drone teknolojisinin, robotik kodlama ile birlikte günlük hayatta kullanılabilecek robotların, bilgisayar dünyasındaki gelişmeler ve yapay zekâ ürünlerinin, üç boyutlu hologram, insansız sistemler, uzay teknolojileri, modern tarım teknolojileri, genetik bilimi, yenilenebilir enerji kaynakları, yeni mühendislik alanları gibi birçok alanda okuryazar olmayan bir insana çağın okuryazarı diyebilir miyiz?

Nitelikli ve entelektüel insan gücü olan çağın okuryazarlarının bulunduğu yer bir şirket ise büyüyecek, bir devlet kalkınacaktır.

Nitelikli ve entelektüel birey, geleceğin dünyasında çağın okuryazarı olarak kendisine ve çevresine faydalı ve kaliteli bir hayat sürecektir.

Peki, kendi çağının okuryazarları kimler miydi?

19 yaşında koca bir imparatorluk yöneten; 21 yaşında İstanbul’u fethederek “Fatih” unvanını alan Fatih Sultan Mehmet çağın okuryazarı idi. İstanbul’u fethederek Orta Çağı kapatıp, Yeni Çağı açan Fatih Sultan Mehmet; şiir, matematik, astronomi, fizik gibi pek çok alanda yetenekli ve bilgi sahibiydi. Ayrıca ulu hakan 6 yabancı dil biliyordu.

İslam düşünce tarihinin en önemli ilim insanlarından, yaşadığı çağda duruşu ve söylemleriyle hep mantıkçı olarak bilinen İbn-i Sina, Tıp biliminin mucitleri arasında gösterilen, felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya ve müzik gibi bilgi ve beceri bilimlerinde seçkinleşmiş olan bir çağ okuryazarıdır.

İskoçya doğumlu olup Amerika'da eğitimini bitiren  Alexander Graham Bel, eşinin işitme duyusunun zayıflığı nedeniyle yollar arayarak, işitme engelliler için ışınların aracılığıyla iletişim sağlayan fotofon isimli icadı geliştirmiştir. Ardından çalışmalarına hız vererek günümüzdeki telefonun mucidi haline gelmiştir. Alexander Graham Bel de birçok özelliğiyle çağın okuryazarıdır.

Çağın çok ötesinde bir bilim insanı olan Nikola Tesla’nın buluşları bugün hala bilim dünyası tarafından yeni keşfedilmektedir. Birçok buluşu çalınan, birçok projesi engellenen bir bilim adamı olan Tesla hakkı yenmiş bir çağ okuryazarıdır. Tesla eğer öngördüklerini gerçekleştirebilseydi, dünya şu anda çok farklı bir yer olurdu. Alternatif akımı dünyaya kazandırmış, kablosuz elektriği keşfetmiş bir entelektüel bilim insanıdır.

Küçükken birçok kişi tarafından geri zekalı olduğu düşünülmesine rağmen daha sonra atomu parçalayarak herkesi şaşırtan ve izafiyet teorileriyle birlikte yaşadığı zaman diliminin çok ötesinde ve farklı bir insan olduğunu kanıtlamış olan Einstein'da çağının okuryazarıdır. 

Daha çok küçük yaşlarda ülkesinin içinde bulunduğu durumdan etkilenerek çözüm yolları düşünmeye başlayan, askeri alanda birçok başarılara imza atan, vizyoner bir dahi ve devlet adamı olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’te çağın okuryazarıdır. 

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulması aşamasında gösterdiği deha boyutundaki siyasi ve askeri başarılarının yanında, savaş anında bile eğitim şurası toplaması, sanatı ve sporu zorunlu hale getirmesi gibi birçok özelliğiyle ve tüm dünya tarafından kabul edilen liderlik özellikleriyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk çağının entelektüel bir devlet adamıdır.

Bu listede sayabileceğimiz çok fazla sayıda çağının okuryazarı sayılabilecek kişilik vardır. Hepsinin temel özelliği nitelikli birer insan olarak bulundukları çağlarda entelektüel bir bakış açısı geliştirmiş, çağlarını aşan bilimsel, teknolojik, siyasi, askeri, vb. başarılarda bulunmuşlardır. 

Kıssadan hisse olarak bizlere düşen; kişisel gelişimimizi tamamlayarak, çağın bilimsel ve teknolojik gelişmelerini işlerimize ve toplum hayatına yansıtmaya çalışmaktır. Bu sayede nitelikli ve entelektüel bir kişilik olarak mesleklerimizi en verimli şekilde icra ederken çağın tekniğini de asgari düzeyde öğrenerek yeni yol ve yöntemler geliştirebiliriz. 

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın diyen gelenekten,

İnsanı yücelt ki devlet yücelsin diyen geleceğe...

Sağlıcakla, hoşça kalın...

Yorumlar

Blogdaki Popüler Yayınlar

Bilim : Sanat : Toplum :

Toplumun Gelişmesinde; Bilim mi Sanat mı Daha Önemli ? Jean Jacques Rousseau tarafından 1750 yılında yazılan ''Bilimler ve Sanatlar Hakkında Nutuk/Söylev'' kitabındaki yazarın görüşü, az sonra okuyacağınız satırlardaki şahsi görüşlerime tam olarak uyuşmuyor diyebilirim. Toplumların gelişmesinde bilim ve sanat konularının rollerini eğer merak ediyorsanız hep birlikte merakımızı giderelim, ne dersiniz? Rousseau kitabında; bilimin ve sanatın insanları boş uğraşlara yönelttiğini ve erdem kavramını bitirdiğini söylüyor. Bilimin artması ve sanatın çoğalmasıyla yöneticilerin, askerlerin erdemlerini yitirmesi ve ahlaklarının bozulmasına sebep olduğunu anlatıyor.  Bu yüzden bozgun ve yenilgilere uğranıldığından bahsediyor. Hatta bir yerde ''…bize birçok bilim öğrettiniz, yüksek bilgilere ulaştırdınız; ama bütün bunların hiçbirini bize öğretmemiş olsaydınız yeryüzünde daha az mı kalabalık olacaktık?  Daha kötü mü yönetilecektik? Daha az güçlü, daha az sağlıklı, daha

Ruhunuzun bir tarafı, bırakınız 'Çocuk' kalsın !

' A nnesi gül koklasa, ağzı gül kokar' diye özetlese de şair, biz  anlatalım istedik. 'Çocuk' konusunu...                                                            ' Masum ' kimdir deseler, hemen aklımıza ilk olarak 'çocuk' gelir, öyle değil mi?  Tabii ki öyledir. Tüm çocuklar masumdur çünkü. Asya'dan Afrika'ya kadar dünyanın her köşesindeki çocuk kalbi olabildiğince masum çarpar.  Peki çocuğun minicik kalbine sığdırdığı dünyalar kadar masumiyet   neler oluyor da çocuk  büyürken  azalıyor dersiniz?  Neler oluyor da dünyada olabildiğince kötü insanlar, bunca masum çocuk varken hala kötü kalabiliyor? Bu soruların muhtelif cevapları olsa da bizim ortak bir temennimiz vardır. Bir çocuk büyürken, beyni ve kalbindeki masumiyet azalmamalı, aynı zamanda içindeki küçücük çocuğa ait ruh, hep biraz çocuk kalmalıdır.👍  Yoksa etrafındaki acımasız dünyada ne kendisine yapılan haksızlıkları unutabilir. Ne de hataları ve ihanetleri atlatabilir.... Sabah se
EŞ ZAMANLI İNTERAKTİF UYGULAMALAR PROJESİ  “ VÜCUDUN SENİNDİR ONU KORU ” “ SANAL ÂLEMDE GERÇEK GÜVENLİK ” PROJELERİ ÖRNEKLEMİ İLE ANLATIMI 2017-MERSİN Proje Koordinatörü: Ahmet YALKIN / Mezitli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü MEZİTLİ İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ STRATEJİ GELİŞTİRME BİRİMİ PROJE GEÇMİŞİ ( 2015-2017) 1. Vücudun Senindir Onu Koru Projesi ( Mersin ili geneli / 360000 Öğrenci ve Öğrencilerin Velileri) 2. Sanal Âlemde Gerçek Güvenlik Projesi ( Mersin ili geneli / 360000 Öğrenci ve Öğrencilerin Velileri) 3. Mezitli – Eğitim Liderleri Akademisi ( Cumhurbaşkanlığı Protokol Eski Uzmanı / İhsan ATAÖV’ün katılımlarıyla  / İl genelindeki eğitim yöneticilerine ) 4. 2015 KA101 AB Projesi –( Kaynaştırma Öğrencilerine Yönelik /125000 € Hibe Bütçeli ) 5. 2016 KA101 AB Projesi – (Mültecilere Yönelik / 88512 € Hibe Bütçeli ) 6. 2017 KA101 AB Projesi –( Ortaöğretim Kurumlarında Erken Okul Ter