Ana içeriğe atla

Kayıtlar

iletişim etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Adalet : İsraf : Zaman :

5 Dakikada; Bu yazıyı okurken harcayacağınız beş dakikalık zaman dilimi içerisinde dünyada ortalama olarak; 1250 bebek doğacak ve bunların 55'i açlık sınırının altında büyüyecek. Dünyanın değişik yerlerine 1800 yıldırım çarpacak. İrili ufaklı 25 deprem olacak. 90'ı açlıktan olmak üzere 535 kişi hayatını kaybedecek. 81175 varil petrol tüketilecek. Ben bu istatistiği bir internet sayfasında gördüğüm zaman açıkçası üzerinde çokça düşünmüştüm. Dünyanın büyüklüğü ve insanın acizliği karşısında ise sarsılmıştım. Bir yanda ebeveynlerinin banka cüzdanlarında bol sıfırlarla geleceklerini garantiye almış bebekler, d iğer yanda açlık ve  sefalet içerisinde geçecek bir ömre kaç savaş sığacağından bile belirsiz bebekler... Aynı dünyada, aynı havayı soluyarak geçirecekleri süreli bir zaman dilimi içerisinde pek de adil olmayan bir serüvende yaşayacak ve ölecekler. Müzede bir gün ve adalet kavramı; Geçenlerde aile dostlarımızla Çingene

Girizgâh

Söze, esas maksada giriş... Geçenlerde arkadaşlarla oturmuş sohbet ediyorduk.Tam da sohbetin konusunu içeren, maharetli arkadaşların varlığı ile ilgili şöyle bir cümle kullandım.  - ''Etrafımızda mâhir arkadaşlar var'' Dememe kalmadı ki, sohbete dahil arkadaşlardan biri ne dese iyi ? - ''Mâhir kim ? '' Ben de durdum ve dedim ki;  - ''Bizim bir arkadaş 😃''  Dil, edebiyat, kültür, sanat, vb. mülahazalarında geldiğimiz nokta işte biraz da böyledir.  Trajikomik bir haldir.  Cümle içinde kullanılan 'Mâhir' kelimesinin maharetli anlamında kullanıldığını bilmeyen, popüler kültürün esiri kitleler...  Kelime dağarcığı olarak birkaç yüz kelime ile hayatını idame ettiren, Türk ve İslam kültürünün kadim geleneklerinin farkında olmayan bu kitlelerin hâli, Moliere'in Gülünç Kibarlar tiyatrosunun konusunda da benzerdir.  Aristokrasi ve soyluluğa özenen ve onlar gibi davranan Cathos ve Madelon... Babalarının evlenmeleri için bu

Sayın hamili kart sahibi kardeşim ;

ETİKETLER  Meselemiz ne senin kartın, ne de mesleğin/etiketin...  Meselemiz etiketimizin yani mesleğimizin, kişiliklerimiz ve cemiyet hayatı üzerine yansımaları…  Şimdi, benlik algınıza sesleniyorum.  Benlik algısı kısaca kişinin kendisi hakkındaki algılarıdır. Ben dürüstüm, ben öfkeliyim, ben hırslıyım, ben çalışkanım, iyiyim, sabırlıyım, kararsızım vb…  Kişideki kendine güven, olumlu ve gerçek bir benlik algısı ile mümkündür. Bu sebeple de kendimize olan güveni sağlamak için olumlu ve gerçek benlik algısına nasıl ulaşacağımızı bilmemiz gerekir.  Olumlu ve gerçek benlik algısına sahip bir insanın cemiyet hayatındaki katkıları şüphesiz sayılamayacak kadar fazla olacaktır. Kişinin bu benlik algısı onu olması gerekene götüren ve kişiliğini şekillendiren bir olgu olacaktır.  Cemiyet hayatında hiç kimse faydasız değildir. Her birey, önemli bir işlevi yerine getirmektedir; bütünü oluşturan yapboz parçaları gibi, bireyler de cemiyeti oluşturmaktadır.  Eşyanın tabiatı gereği toplum hayatın

Özgürlük Kavramı ve Akıl Üzerine

Özgürlük nedir derseniz, en baştan söyleyeyim. Dünyadaki tanımları kadar geniş bir kavramdır...  Bir çok düşünür, bilim insanı, felsefeci, öğretmen, işçi, yurdum insanı gibi toplumun her kademesinde bulunan kişiler tarafından farklı tanımlarla karşımıza çıkar özgürlük. Benim anladığım herkesin bir özgürlük tanımının olduğudur. İnsan psikolojisi açısından her insanın farklı bir yapıda bulunduğu bir gerçektir. De ki: “Herkes kendi yaratılışına (fıtrat tarzına) göre davranır. Şu halde kimin daha doğru yolda olduğunu Rabbin daha iyi bilir.” (İsra 84)  Yukarıdaki ayet bizlere her insanın farklı fıtrat üzere yaratıldığı gerçeğini bildirir... Her insanın farklı bir mizacı ve fıtratı varsa herkesin de özgürlük anlayışının birbirinden farklı olması çok normaldir o halde...  Hatta herkesin hayatında farklı zamanlarda farklı kavramlarla tanımlanır özgürlük.  Bana, özgürlük nedir diye sorarsanız? Kendi hayatım üzerinden, örneklerle anlatayım. Yedi yaşımdayken sorsaydınız bu soruyu ban

Hayatının Başrolü Sensin

                                                  Herkes kendi filminin başrol oyuncusudur.  Filmimizin konusunu, türünü ve kahramanlarını ise iyisi kötüsüyle belirleyen kişi ise yine biziz.  Hayatımız bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçer ya bazen, o anlarda düşünelim bakalım.  Film şeridinin devamında bu film, nasıl devam etmeli?  Hayatımızı pozitif olaylarla süslemek, istediğimiz işe girmek, hayal ettiğimiz okulu kazanmak,işimizi verimli hale getirmek vb. gibi konularda ise gelişim ve değişime açık bir insan olarak olaylara bakmalıyız.   İnsanın herhangi bir alanda sahip olduğu potansiyeli biraz daha öteye taşıması isteğine ve işine kişisel gelişim diyebiliriz.  Kişisel gelişimin en temel noktası, kişinin kendinin farkına varması ve tanımasıdır. Kişinin kendini tanıması, hangi alanlarda ne durumda bulunduğunu belirlemesi ve eksik olduğunu düşündüğü alanlarda kendini geliştirmeye karar vermesi, kişisel gelişim sürecinin başladığı andır.  Bu noktadan itibaren kişinin kendini

Değişimi Yakala ! Hayatı Iskalama...

Değişim Yönetimi ; Dünyada yeni gelişen bir olgu gibi görünse de tarihi, insanlık kadar eskidir. İşte değişim yönetimi konusunu da anlamamızı sağlayacak medeniyet tarihimizden örnekler; Tarihi değiştiren dönüm noktalarından biri: Tekerleğin icadı… Genel kabul görmüş anlayışa göre ilk insanların tekerleği icat etmeleri sonucunda bu yenilik, toplum hayatını önemli ölçüde değiştirmiştir. İnsanlar göçebe toplumlar şeklinde avcılık ve toplayıcılık yaparken geçinme derdine düşünce, taşıma işleri de sorun olmaya başlamıştır.  Sevk ve nakil işlerinin yapılması için çeşitli yollar denenmiştir. Hayvanların kullanılması ilk etapta etkili olmuştur. Tekerleğin keşfedilmesiyle, hayvanların da işleri kolaylaşmış ve sevk ve nakil işleri hızlanmıştır.  Tekerleğin icadından sonra mesafe kavramında değişiklikler olmuştur. İnsanların mesafeleri daha kısa sürede alması, işlerin daha çabuk halledilmesi insan ve yük taşımacılığındaki gelişmeler, diğer teknik ilerlemelerin de önünü açmıştır. Tekerleğin