Ana içeriğe atla

Şiir ve Sihir

Söz, kalemle buluşunca... 

Bir mucize gerçekleşiverir hemen oracıkta.

Sihirli bir cümle ortaya çıkıverir.

Bazen tek bir cümledir bu.

Bazen bir kaç cümle hepsi hepsi...

Ve ...

Sihirli bir zarf içinde sahibini arayan bir mektup misali
Dokunacağı yüreğe iyi gelmeye,
Dokunacağı yüreğe hissettirmeye gidiverir ...
Aşkı, sevgiyi, coşkuyu, hasreti ...
Şiir derler adına evet.
Ve sihirlidir bence...
Sihirli olmasa bu kadar kişi,
Ezberler miydi ki, adını ezberler gibi.
Adına şiir denilen bu tılsımlı cümleleri...

Sihri ne midir peki? Kerameti kendinden menkul derler eskiler, abartarak anlatan kişiler için.

Dur yahu ne abartıyorsun kardeşim diyenler !
Peki abartıyor muyum abartmıyor muyum ?
Hep birlikte bakalım ne dersiniz?


Girdiği bir iddia için : 'Kaybedersem eğer, soyadımı değiştiririm' diyen Cemal Süreyya, kaybettiği iddiadan sonra olmuştur Cemal Süreya ...
Cemal Süreya’nın ilk aşkıdır Seniha. 

Orta ikide sınıfın en güzel kızı Seniha ya aşık olur, derslerde onun kızıl saçlarından gözlerini alamaz. 

Ve bir gün tahtaya Kızıl Mısralar diye bir şiir yazar Süreya: “Seni sevdiğim anda her şeyim kızıl oldu, Masmavi defterime kızıl satırlar doldu…”

Bütün okul öğrenir Süreya’nın aşkını artık. Yaşça daha büyük arkadaşlarından Abdullah Macit uyarır hemen Süreya’yı : “Yahu ne yapıyorsun sana komünist derler!” Ve şiir şöyle değişir sonra:

“Seni sevdiğim anda her şeyim yeşil oldu, Masmavi defterime yeşil satırlar doldu.”

Nazım, Piraye'sine seslenmiştir zamanın birinde, 'Ben senden önce ölmek isterim' dediği Piraye'sine... O kadar çok şiir yazmıştır ki Piraye’ye… 


O kadar çok mektup yazmıştır ki,
“Ne güzel şey hatırlamak seni : bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...

İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti... ” demiştir birinde. Bir başka şiirinde: 'Aklıma gelişini seveyim' diyerek özlemini nakşettiği dizelerine sihirli denilemez mi?

Vatanını sever gibi aşkını betimleyen: 'Seni boydan boya sevmişim' diyen Turgut UYAR, da seslenir sevdiğine ... 


'Bazen sadece onun sende bıraktığı izleri özlersin, / Her şarkıda ayrı bir hatıra saklıdır sanki; / istesende silemezsin. ' der ve özetler özlemini...

Sadece aşk da değildir şiirin konusu. Bazen sıladır, bazen gurbet.Bazen annedir, bazen hayat.Bazen ölümdür, bazen hüzün...

Özlemini beklemeden, hemence dizelerine yansıtan Üstad Necip Fazıl 'Beklenen' isimli şiirinde; 'Ne hasta bekler sabahı, / Ne taze ölüyü mezar / Ne de şeytan, bir günahı, / Seni beklediğim kadar.' der.


Aşka hürmetini ve aşığa özlemini buluşturur kağıdına ve bizlere ulaştırır.
'İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; / Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.' diyerek hafızamıza kazıdığı o vatan aşkına eş şiirinde bizi coşturdukça coşturur, ırmaklardan denizlere götürür...

Bendeniz ise ; nazlı sevgili, Nazenine ithafen yazdığım bir şiirimde,
Hiç mustarip olur mu dikeninden goncagül,/Sitemim bir kelebeğin kırda ömrü kadardır.
Ey Mecnun’un serabı, Ferhat’ın hırçın dağı, / Sevdaları harlamak zor zamanda yamandır…
Diyerek gönlümce ve haddimi bilerek, sözü kalemle buluşturmuşumdur.


Orhan Veli'yi düşünüyorum gözlerim kapalı... 'Ağlasam sesimi duyar mısınız, / Mısralarımda; 
Dokunabilir misiniz, / Göz yaşlarıma, ellerinizle? ' dediğinizden beridir ki ...
Evet gözyaşlarınıza dokunabiliyoruz büyük şair, sizi saygıyla anıyoruz...

'Bekliyorum / Öyle bir havada gel ki, / vazgeçmek mümkün olmasın! ' dediğiniz sevgiliyi bizler de bekliyoruz.

Demek yaş otuz beş yolun yarısı ediyor. Keşke aramızda daha uzun kalsaydınız sevgili Cahit Sıtkı Tarancı...
Haydi Abbas vakit tamam dedin ve gittin...
'Desem ki vakitlerden birNisan akşamıdır, / Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor, ' diyerek de aklımıza Nisan akşamlarını nakşettin...
'Yaş ilerliyor… Artık geçti bizden;
Kişi ev bark edinmeli vakitken.'



Türk şiirinin 'Zarif Abisi' / ACZ Türk şiirinin en "zarif" abisi diyebiliriz eşsiz şair Cahit Zarifoğlu'na. 

' Bize sözlerimizden çok yüreğimizden anlayan gerek' diyen ustanın tam adı Abdurrahman Cahit Zarifoğlu'dur. 

Şair tüm benliğini isminin baş harfleriyle "ACZ" ile sınırlamıştı. Sultan şiirinde bu durumu ifade eden şair naiflikte ve tevazuda bir kez daha sınırları aşıyordu...


"Seçkin bir kimse değilim / ismimin baş harfleri acz tutuyor / Bağışlamanı dilerim... Sana zorsa bırak yanayım / Kolaysa esirgeme "
Amansız bir hastalığın pençesine düştüğünü öğrendiğinde, hastaneden çıktığı o anda, kapının önünde: ' Kırlarda çiçekler, artık bensiz açacak ' demiş ve hüzünler denizine dökmüştür sevenlerini... 

Peki insan hasretten prangalar eskitebilir mi ki...


Ay karanlığında sevgilinin maviye çalan gözlerini, göz ile değil gönülle görebilir mi ki ...
'Yokluğun, cehennemin öbür adıdır / Üşüyorum, kapama gözlerini...' dizeleri de Ahmed Arif ustadan bizlere hatıradır.

Kendini 'Ve ben şairim. Namus işçisiyim yani Yürek işçisi' olarak tanımlayan büyük ustanın 12 Aralık 1972’de oğlu Filinta dünyaya gelir. Baba olmasıyla ilgili duygularını Milliyet Sanat Dergisi’nde şöyle anlatır:“Yaşamımda en büyük sevinci baba olduğum gün duydum. İnanır mısınız, tam iki yıl oğlumun nüfus cüzdanını cebimde taşıdım. Cebimdeki, sanki dünyanın en zengin cüzdanıydı. 
Oğlum olmuştu… Oğlum, dünyanın en güzel güvercini… Dünyanın en güçlü silahı.” 


Geçenlerde kaybettiğimiz büyük usta Cemal SAFİ, Tek Hece Aşk şiirinde; 'Var mı beni içinizde tanıyan / Yaşanmadan çözülmeyen sır benim
Kalmasa da şöhretimi duymayan / Kimliğimi tarif etmek zor benim' diyerek aşkın bilmecesini sorar bizlere ...

“Cemal Safi deyince durmak lazım… Cemal Safi soyadı gibi saf bir şiir adamı, edebiyat adamı ve insanı büyüleyen gerçek bir söz büyücüsü…” der onun için, kırkın üstünde şiirini besteleyen Orhan Gencebay.
'Kırdığın kadehte kalan ömrümden,
Ağlarsın, içtiğin yılları bilsen.' Safi bir yorum ...

Yahya Kemal Beyatlı: Sessiz bir gemiye el sallarken mırıldanır...
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan."
Sessiz bir gemiye seslenen Beyatlı ;
"Giden sevgililer geri dönmeyecekler."
Der ve gidenlerin seferinden memnun olduğunu haykırır bizlere...


Bu misalde, hepsini saygı ve özlemle anacağımız,
Sayıları pek bir çok olan bilinen veya bilinmeyen,
Daha niceleri vardır...
Şiire emek veren ve gönüllerince bu sihirli sözcükleri hafızalarımıza kazıyan niceleri iyi ki varlar... 

İyi ki vardılar... 

Şimdi şiir, sihirli değil de nedir azizim ? 

Yüreğe dokunan kelam değil de nedir ? 

Bana sorarsanız bu günden tezi yok hayatınıza biraz renk katın,

Biraz şiir katın... 

Velhasıl kelam; 

''Hayat kısa kuşlar uçuyor''

Sağlıcakla, hoşça kalın.


Yorumlar

Blogdaki Popüler Yayınlar

Bilim : Sanat : Toplum :

Toplumun Gelişmesinde; Bilim mi Sanat mı Daha Önemli ? Jean Jacques Rousseau tarafından 1750 yılında yazılan ''Bilimler ve Sanatlar Hakkında Nutuk/Söylev'' kitabındaki yazarın görüşü, az sonra okuyacağınız satırlardaki şahsi görüşlerime tam olarak uyuşmuyor diyebilirim. Toplumların gelişmesinde bilim ve sanat konularının rollerini eğer merak ediyorsanız hep birlikte merakımızı giderelim, ne dersiniz? Rousseau kitabında; bilimin ve sanatın insanları boş uğraşlara yönelttiğini ve erdem kavramını bitirdiğini söylüyor. Bilimin artması ve sanatın çoğalmasıyla yöneticilerin, askerlerin erdemlerini yitirmesi ve ahlaklarının bozulmasına sebep olduğunu anlatıyor.  Bu yüzden bozgun ve yenilgilere uğranıldığından bahsediyor. Hatta bir yerde ''…bize birçok bilim öğrettiniz, yüksek bilgilere ulaştırdınız; ama bütün bunların hiçbirini bize öğretmemiş olsaydınız yeryüzünde daha az mı kalabalık olacaktık?  Daha kötü mü yönetilecektik? Daha az güçlü, daha az sağlıklı, daha

Ruhunuzun bir tarafı, bırakınız 'Çocuk' kalsın !

' A nnesi gül koklasa, ağzı gül kokar' diye özetlese de şair, biz  anlatalım istedik. 'Çocuk' konusunu...                                                            ' Masum ' kimdir deseler, hemen aklımıza ilk olarak 'çocuk' gelir, öyle değil mi?  Tabii ki öyledir. Tüm çocuklar masumdur çünkü. Asya'dan Afrika'ya kadar dünyanın her köşesindeki çocuk kalbi olabildiğince masum çarpar.  Peki çocuğun minicik kalbine sığdırdığı dünyalar kadar masumiyet   neler oluyor da çocuk  büyürken  azalıyor dersiniz?  Neler oluyor da dünyada olabildiğince kötü insanlar, bunca masum çocuk varken hala kötü kalabiliyor? Bu soruların muhtelif cevapları olsa da bizim ortak bir temennimiz vardır. Bir çocuk büyürken, beyni ve kalbindeki masumiyet azalmamalı, aynı zamanda içindeki küçücük çocuğa ait ruh, hep biraz çocuk kalmalıdır.👍  Yoksa etrafındaki acımasız dünyada ne kendisine yapılan haksızlıkları unutabilir. Ne de hataları ve ihanetleri atlatabilir.... Sabah se

Mersin Bilim Köyü Projesi

    BİLİM KÖYÜ PROJESİ   2017-MERSİN Proje Koordinatörü: Ahmet YALKIN Mezitli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü MEZİTLİ İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ STRATEJİ GELİŞTİRME BİRİMİ PROJE GEÇMİŞİ  (2015-2018) Vücudun Senindir Onu Koru Projesi (Mersin ili geneli / 360000 Öğrenci ve Öğrencilerin Velileri) Sanal Âlemde Gerçek Güvenlik Projesi (Mersin ili geneli / 360000 Öğrenci ve Öğrencilerin Velileri) Mezitli – Eğitim Liderleri Akademisi (Cumhurbaşkanlığı Protokol Eski Uzmanı / İhsan ATAÖV’ün katılımlarıyla / İl genelindeki eğitim yöneticilerine) 2015 KA101 AB Projesi – (2015 Kaynaştırma Destek Eğitim Hizmetlerinde Sınıf Öğretmenlerinin Kaynaştırma Eğitimi Konusundaki Yeterliliklerinin Artırılması Projesi/ 125000 € Hibe Bütçeli) 2016 KA101 AB Projesi – (2016 İlkokul ve Ortaokul Öğretmenlerinin Mültecilerin Eğitim Süreçlerine Dahil Edilmesi Konusunda Eğitilmesi Projesi / 88512 € Hibe Bütçeli) 2017 KA101 AB Projesi – (