Ana içeriğe atla

Büyüyünce Balık Olacak Kuşlar

Her bir saniyede yaklaşık üç bebek dünyaya gelir. 

Eşsiz yeteneklerle donatılmış üç misafir daha birer hazine olarak gözlerini açar.

Hoş geldin bebek. Sen bir hazinesin ve ruhundaki gizli kabiliyetlerle katıldın aramıza.


siz yeteneklerle donatılmış bir ruhun ve ruhunu  hapseden dünyalı bir tarafın - yani bir bedenin var. 

Ruhun ve kabiliyetlerin birer hazine, bedenin ise hazineyi içine gizleyen bir sandık.

Doğumunla ölümün arasında, adına ''yaşam'' denilen serüveninde yaşayacak ve kendi hayatının başrolünde oynayıp, öleceksin.

Yaşantın boyunca ruhundaki kodların, yani eşsiz kabiliyetlerin senin gizli kalmış hazinelerin olacak.

Ta ki hazine sandığının kapağı açılana kadar...

Kimisi şiir sandığı, 
Kimisi resim galerisi,
Kimisi bir kütüphane dolusu kitap...

Bu kapağın açılmadığı herkes, bir okyanus dibinde veya bir orman kuytusunda gizlenmiş bir hazine sandığı olarak unutulup gidecek.

Hazine sandığının kapağını 
-bazen anne - baba, 
-bazen bir öğretmen,
-bazen de hayatına dokunan herhangi biri açarsa gizli kabiliyetlerin keşfedilecek ve hayatına istediğin yönde devam edebileceksin. 

Hem kabiliyetlerine uygun bir meslek seçimi yaparak mutlu bir yaşam süreceksin.
Hem de yaşlı dünyada yeteneklerini göstererek daha anlamlı zaman geçireceksin.

Serüvenin bitiminde ise mutlu anıların ve diğer birikimlerinle bu dünyadan ayrılsan da kabiliyetlerine uygun olarak ürettiğin eserlerin hep var olacak.

Bu eser bazen;

Mavi gözlü bir kahramanın gerisinde bıraktığı Türkiye Cumhuriyeti,

Vincent Van Gogh'un çizdiği Yıldızlı Gece tablosu,

Mustafa İnan'ın yurdun dört bir yanında hesaplamalarını yaptığı köprüler olacak.

Herkesin içinde eşsiz bir kabiliyet yetenek, gizli bir yan var. 

Eğitim bilimciler bunu çoklu zekâ kuramı olarak adlandırırlar. 


Çoklu zekâya göre; uzamsal, kinestetik, müziksel, sözel, içsel, sosyal, matematiksel ve doğasal zekâ olarak adlandırılan ve hepsi birbirinden farklı alanlarda sekiz çeşit zekâ türü bulunur.

Bir insanda bu zekâ türlerinin hepsi birden bulunmaz. 

Birkaç tür zekânın baskın olduğu insan ruhundaki eşsiz kabiliyetler, bu zekâ türlerini kullanarak ortaya çıkar. 

Hazine sandığı keşfedilip açılırsa elbet ...

Pencereyi genişletelim.

Olaya daha büyük bir pencereden bakalım. Şimdi herkesin ruhunda farklı kabiliyeti, farklı yeteneği var ve bunların zeka türü olarak karşılıkları da var dedik.

Bazı insanların resim zekası öne çıkarken, bazılarının müzik ya da matematiksel zekası ön plana çıkabilir.

Dünyanın kuruluşunda insanların çeşitli kabiliyetlerle yaratılması yatar diye düşünürüm. 

Burada dünyanın var oluş gizemini çözmek haddimize değil fakat, toplum hayatında gereksiz kimse yoktur diyebilirim.

Her birimiz, bir diğerimize bağlı ve sorumluyuz. 

Etnik kökenimiz, dinimiz, dilimiz çeşitli.

İşlerimiz, uğraşlarımız, hobilerimiz, müzik anlayışlarımız çeşitli.

Sevdiğimiz renkler, tuttuğumuz takımlar, siyasi görüşlerimiz çeşitli.

Bakış açımız, değerlerimiz, velhasıl bizi biz yapan her unsur çeşitli faktörlerden oluşur.

Çeşitlerimizin verdiği güzellikle doldurduğumuz dünyada bu renklerimizi yansıtarak toplum hayatını oluşturur ve bir diğerimize bağlı bir şekilde yaşam süreriz.

Terzinin, doktorun, müzisyenin, ressamın, mimarın, seyyar satıcının, berberin olmadığı bir şehir düşünebilir misiniz?

Bunlardan birinin eksikliğinde bile toplum hayatı eksik kalır. Onun için dünyada gereksiz kimse yoktur.  Keşfedilen veya keşfedilmeyen her bir sandık, değerli ve özeldir. 

Keşfedilen ve kabiliyetlerini gün ışığına çıkarabilen insanlar, doğru eğitimi alarak doğru yönlendirildikleri mesleklerini icra ettiklerinde; bulundukları ortamlarda, çevrelerinde, işlerinde, uğraşlarında fark edilerek türlü başarılar gösterirler. 

Eser olarak ortaya koydukları ürünler veya düşünceleri asırlarca yaşar. 

Keşfedilmeyip sandığı kilitli kalan insanlar ise doğar, büyürler.

Fakat, kabiliyetlerini ortaya koyamadan ölüp giderler.

Sosyal medyada sıkça gördüğüm ve bir öğretmen arkadaşa ait olduğu ifade edilen "Gökkuşağı gibi çocuklar, renk körü öğretmenlerinin gözüne girmeye çalışıyor." sözünden hareketle hazine ve sandık ilişkisini de düşünelim isterim.

Eğitim sistemi; her bir bireyin içindeki kabiliyeti çıkarıp hayatlarını bu kabiliyetlerine göre devam ettirmelerine imkan sağladığı sürece başarılıdır, diyebilirim.

Doğru işi yapmak / İşi doğru yapmak

Doğru işi yapmak ve işi doğru yapmak arasındaki fark da böyledir. 
Doğru kişi, doğru işi yapar. Yanlış kişi, doğru işi yapsa dahi yanlış yapar.

İnsanların gizil kalmış kabiliyetlerini ortaya çıkarabilmek eğitim sisteminin, ailenin ve toplumun ortak görevidir. Kabiliyeti ortaya çıkarılarak doğru yönlendirilmiş insanların ülkelerine sağladıkları katma değer çok fazla olur.

Böylece doğru insanlar, doğru kabiliyetle topluma faydalı olurlar. Fakat içindeki kabiliyet ortaya çıkmazsa yani hazinenin sandığı keşfedilmezse, insan da kendini ifade edemeden dünyadan göçüp gider.

Bir şiir sandığı hiç açılmadan

Bir heykeltıraş, hiç heykel yapmadan

Deha boyutunda bir matematikçi, hiç problem çözmeden

Dünyayı değiştirecek bir kimyacı, hiç laboratuvarda çalışmadan göçüp gider.

Bireylerin kabiliyetlerini öncelemeden onları bir yarışın içine itiyoruz. Sınav maratonlarına katılarak geçirilen seneler gökkuşağı gibi çocuklarımızı sadece mavi, sadece kırmızı ya da sadece griye dönüştürüyor. 

Yeteneklerine uygun edinilemeyen mesleklerde geçirilen mutsuz seneler, doğru insanları yanlış işlerde bitirip tüketiyor. 

Kuşları yüzmeye, balıkları uçmaya zorluyoruz. 

İşte bu yüzden ki insan kaynağımız fakir kalıyor.  Kabiliyetine uygun eğitim almamış, iş bulamamış insanlarla dolu bir sistemin tıkanışına şahit oluyoruz.

Doğru insanın doğru işi yaparak mutlu bir şekilde çalışması; sisteme, işyerine, fabrikaya, sokağa, pazara değer katıyor.

Fakat yanlış yönlendirilen insan işini yapsa da mutlu olamıyor, kendisine ve çevresine etkisi sığ kalıyor.

Eğitim sistemimizde her sene liselerden mezun olan herkes; doktor, mühendis, öğretmen, hukukçu ve benzeri geçerli bir meslek adayı olarak karşımıza çıkıyor.

Ama kimse iyi bir çiçekçi, işini güzel yapan bir motor ustası, eğitimli bir çiftçi olmak gibi hayaller kurmuyor.

Toplum hayatında herkes gereklidir. Yukarıda bahsettiğimiz çeşitlilik üzere herkesin kabiliyetine göre yönlendirileceği meslekleri yaptığı bir sosyal yapıda hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmayacaktır.
  • Eşsiz yeteneklerle donatılmış bir misafir olarak gözlerini açtığın dünyada;
  • Hazine sandığının kapağı açılır ve ruhundaki gizli kabiliyetlerin keşfedilir,
  • Doğru bir eğitimle içine yolculuk yaparak, rengarenk bir kişilik geliştirirsin.
  • Kendini ifade edeceğin bir meslek hayatın, etkileyeceğin bir sosyal çevren olur.
  • Geride bıraktığın eserlerin, paylaştığın deneyimlerin, başarıların olur.
  • Dünyaya gelirken içine hapsolmuş bir çekirdekten, bir orman büyütebilirsin.

Şanslıysan tabi.

Büyüyünce balık olmaya zorlanan bir kuş değilsen...

Sağlıcakla, hoşça kalın.

Yorumlar

Blogdaki Popüler Yayınlar

Bilim : Sanat : Toplum :

Toplumun Gelişmesinde; Bilim mi Sanat mı Daha Önemli ? Jean Jacques Rousseau tarafından 1750 yılında yazılan ''Bilimler ve Sanatlar Hakkında Nutuk/Söylev'' kitabındaki yazarın görüşü, az sonra okuyacağınız satırlardaki şahsi görüşlerime tam olarak uyuşmuyor diyebilirim. Toplumların gelişmesinde bilim ve sanat konularının rollerini eğer merak ediyorsanız hep birlikte merakımızı giderelim, ne dersiniz? Rousseau kitabında; bilimin ve sanatın insanları boş uğraşlara yönelttiğini ve erdem kavramını bitirdiğini söylüyor. Bilimin artması ve sanatın çoğalmasıyla yöneticilerin, askerlerin erdemlerini yitirmesi ve ahlaklarının bozulmasına sebep olduğunu anlatıyor.  Bu yüzden bozgun ve yenilgilere uğranıldığından bahsediyor. Hatta bir yerde ''…bize birçok bilim öğrettiniz, yüksek bilgilere ulaştırdınız; ama bütün bunların hiçbirini bize öğretmemiş olsaydınız yeryüzünde daha az mı kalabalık olacaktık?  Daha kötü mü yönetilecektik? Daha az güçlü, daha az sağlıklı, daha

Ruhunuzun bir tarafı, bırakınız 'Çocuk' kalsın !

' A nnesi gül koklasa, ağzı gül kokar' diye özetlese de şair, biz  anlatalım istedik. 'Çocuk' konusunu...                                                            ' Masum ' kimdir deseler, hemen aklımıza ilk olarak 'çocuk' gelir, öyle değil mi?  Tabii ki öyledir. Tüm çocuklar masumdur çünkü. Asya'dan Afrika'ya kadar dünyanın her köşesindeki çocuk kalbi olabildiğince masum çarpar.  Peki çocuğun minicik kalbine sığdırdığı dünyalar kadar masumiyet   neler oluyor da çocuk  büyürken  azalıyor dersiniz?  Neler oluyor da dünyada olabildiğince kötü insanlar, bunca masum çocuk varken hala kötü kalabiliyor? Bu soruların muhtelif cevapları olsa da bizim ortak bir temennimiz vardır. Bir çocuk büyürken, beyni ve kalbindeki masumiyet azalmamalı, aynı zamanda içindeki küçücük çocuğa ait ruh, hep biraz çocuk kalmalıdır.👍  Yoksa etrafındaki acımasız dünyada ne kendisine yapılan haksızlıkları unutabilir. Ne de hataları ve ihanetleri atlatabilir.... Sabah se

Mersin Bilim Köyü Projesi

    BİLİM KÖYÜ PROJESİ   2017-MERSİN Proje Koordinatörü: Ahmet YALKIN Mezitli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü MEZİTLİ İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ STRATEJİ GELİŞTİRME BİRİMİ PROJE GEÇMİŞİ  (2015-2018) Vücudun Senindir Onu Koru Projesi (Mersin ili geneli / 360000 Öğrenci ve Öğrencilerin Velileri) Sanal Âlemde Gerçek Güvenlik Projesi (Mersin ili geneli / 360000 Öğrenci ve Öğrencilerin Velileri) Mezitli – Eğitim Liderleri Akademisi (Cumhurbaşkanlığı Protokol Eski Uzmanı / İhsan ATAÖV’ün katılımlarıyla / İl genelindeki eğitim yöneticilerine) 2015 KA101 AB Projesi – (2015 Kaynaştırma Destek Eğitim Hizmetlerinde Sınıf Öğretmenlerinin Kaynaştırma Eğitimi Konusundaki Yeterliliklerinin Artırılması Projesi/ 125000 € Hibe Bütçeli) 2016 KA101 AB Projesi – (2016 İlkokul ve Ortaokul Öğretmenlerinin Mültecilerin Eğitim Süreçlerine Dahil Edilmesi Konusunda Eğitilmesi Projesi / 88512 € Hibe Bütçeli) 2017 KA101 AB Projesi – (