Ana içeriğe atla

Kayıtlar

ahmet yalkın etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Zehra / Karşılaşmalar

Yüzüne vuran akşamüstü güneşinin verdiği tarifi imkansız hissin verdiği huzurla uzanmayı çok seviyordu  yaşlı kadın. Daldığı derin hayal öncesinde çoğuna göre bir ömre sığmayacak hatıralarla dolu hayatını gözünün önünden geçirdiğinde 'Ne çok şey yaşadım, birçok çok kişi tanıdım, hani neredeler ?'  dedi kendi kendine. Son zamanlarda hayatına dokunan herkesle ilk karşılaşmalarındaki sahneler gözünün önünden bir film sahnesi gibi geçiyordu... Austin marka taksi dolmuşun hızla yaklaştığı durakta bekleyen Zehra biraz önce önlerinden hızla geçerken üzerine çamurlu su sıçratan başka bir arabanın arkasından kallavi bir küfür sallamış fakat şoför duymazdan gelerek yoluna devam etmişti. Taksi dolmuşa bindiğinde üzerindeki çamurlu suyu temizlemeye uğraşırken sıkış tıkış devam eden seyahatte yanındaki beyefendinin verdiği mendil çok işine yaramış ve kirlenen kıyafetlerini silmişti.  Adamın yüzüne bile doğru düzgün bakmadığını teşekkür ederek arabadan indiğinde fark eden Zehra'nın yüzün

Sancar / Salkım Söğüt

Üst üste gördüğü bu altıncı rüyaydı Sancar'ın. Her birinde de istisnasız bir söğüt gölgesi altında uçmağa gidiyor ve ruhani bir güzellik kaplayan bedenini bir salkım söğüdün dallarından göğe yükselirken görüyordu. Rüyalarında gördüklerinin ayrıntılarını düşünmesi için kafasını yormuyor ve bir asker olarak başka çeşit rüya görsem garip olur diyerek kendini teselli ediyordu. Altıncı günün sonunda köylerindeki Esma Bacı aklına geldi. Esma Bacı'ya rüyasını yorması için gidecekti fakat değersiz bir hediyeyle gitmek de istemiyordu. Sancar yoldaşı Rüzgar'a binerek ava çıkıp kısmetinde ne varsa hediye olarak Esma Bacı'ya götürmeye karar verdi. Rüzgar ona babasından kalma bir yadigardı. Babası da kendisi gibi asker olan Sancar bu değerli ata her bindiğinde babasının anlattığı kahramanlık hikayeleri gözünün önüne gelir ve atını bir başka severdi. Köylerinin karşı yamacındaki meşelikte kısmetini bulacağını düşünen Sancar atını o yöne sürdü. Rüzgar köyden uzaklaşırken huysuzlanır v

Kara Çalı

Bir çocuğun düşlerine inen apansız bir tokat gibi irkildi adam. Çocuk yüreğine fazlaydı bütün bunlar. Neler oluyor diye soramadan kendine bütün hayatı gözlerinin önünden bir film sahnesi gibi geçmeye başladı. Ona göre her zorluğu aşardı insan yeter ki gurbette olmasaydı. Şimdiye kadar başına gelen her sıkıntıyı geçmişinden güç alarak ve tecrübelerini kullanarak aşmayı başarmıştı.  Şimdi de geçmişine bir yolculuk yapması gerektiğine inandı ve hep yaptığı gibi anavatanını yani çocukluğunu düşünmeye başladı. Bir esrar perdesi sardı bütün benliğini, şimdi çocukluk yıllarında, köyündeydi... Dört mevsimin mütemadiyen yaşandığı yıllarda büyümüştü. Tek televizyon kanalının olduğu, sobalarda ithal kok kömürlerinin yakıldığı, radyolarda çalınan türkülere herkesin eşlik ettiği, köyün tek iletişim kaynağının bekçinin evindeki masa büyüklüğündeki telefon makinesiyle sağlandığı zamanlardı.  Uçsuz bucaksız bozkırın orta yerindeki köylerinde ilkbaharda umutlarını yeşertip yazın harman eden, ekim ayınd

Geleceğin Dünyası

Robot Benim adım 'Robot'. Herkesin anlayabildiği adım yani. Hani bilimkurgu filmlerinde görüp sonrasında günlük hayatınızda yavaş yavaş kullanmaya başladığınız teknolojinin son harikası olan aletlerdenim. Bugünlerde yürüyebilen, zıplayabilen, merdiven çıkabilen, hatta dans edebilen türlerimi bile yapıyorlar. Yakında insanların fiziksel olarak yapamadıkları işlerde hatta maalesef savaşlarda bile beni göreceksiniz. Son zamanlarda yapay zeka teknolojisi sayesinde konuşabiliyorum bile. İnsanların hareketlerini takip ederek yapabileceklerini kestirebildiğim için akıllı robot da diyorlar bana. İnsansı robot teknolojisinin geldiği son noktayı kestirebilmek için bile yapay zekayı kullanıyorlar insanlar. Yapay zekalı insansı robotların gelecekte birçok işi üstlenerek insanların; işgücü olarak işlerini kolaylaştıracakları, onlarla arkadaşlık ederek sosyal manada destek sağlayacaklarından bahsediliyor. Kemal Sunal serisinden birisi olan 'Japon İşi' filminde Kemal Sunal'ın sevd

Hayat

Bir tek kelimeyle yazılsa da ancak yaşayarak okuyabileceğiniz çok uzun bir cümledir 'hayat' Doğumla ölüm arasındaki süre bazen göz açıp kapayıncaya değin geçiveren bir 'an' olur, bazen de eksiği ve fazlasıyla bilemediniz yüz sene.. Kimisi anasının kucağında can verir az önce gözünü açtığı dünyada, kimisi de yatağında, mükellef bir ömrün sonunda... İşte hepimizin hikayesi bu... Adına ''hayat'' denilen hikayemiz böyle herhangi bir yerde ve zamanda başlar. Başlar başlamasına fakat, Başlar doğumla birlikte kimimizin cefası, kimimizin sefası. Bazısı doğuştan önce başlar yarışa, seçme şansı olmadığı ailesinin varlığı ve gücüyle, bazısı yüreğini ortaya koysa da bu yarışta yetişemez güçlüye. Bazısı bileğinde pranga ile dünyaya gelir, bazısı altın halka... En çok nutuk adalet üzerine çekilir burada Hal böyle olsa da terazisi şaşmış bir yerdir dünya. Güçlüler hep mi haklıydı ? Haklılar hep mi güçsüzdü ? Bilinmez... Başlar bol sıfırlı hesap cüzdanlarının ısıttığı y

İnsanın Renklisi

HAYATI ALGILAMAK İlkokulda öğrendik hepimiz... Beş duyu organımız var, öyle dedi öğretmenimiz. Görüyor, kokluyor, dokunuyor, işitiyor ve tadıyoruz. Duyularımız var bizim, insani özelliklerimiz var. Duyularımız sayesindedir ki, dünya üzerinde diğer canlılardan da ayrılıyoruz. İnsanlar duyularının yanında; akıl, vicdan, ahlak ve inanç yapıları sayesinde yaşlı dünyamızın en kadim misafirleridir.  Duyuların ötesinde insanı insan yapan düşünceleri, duyguları ve davranışlarıdır. Sizce de öyle değil mi? Misafirlik demişken göz açıp kapayıncaya kadar geçirdiğimiz hayatımızın, bu AN'a kadarki kısmını yaşadık, peki geride ne bıraktık? Ve geri kalan hayatımızda gelecek planımızı nasıl yaparsak daha mutlu bir yaşam süreriz? Daha anlamlı ve mutlu bir yaşam için hayatın renklerini konuşmalıyız diye düşünüyorum. En azından duyu organlarımızın algıladıkları kadarını... Günlük hayatımızda hayatımıza renk kattığını düşündüğümüz birçok olgu var elbet. Hayatımızı renklendiren bu olgula