Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Filtre Balonları, Sahte Profiller ve Yapay Zeka

Filtre Balonları Nedir? Filtre balonları, sosyal medyada kullanıcıların sadece kendilerine benzer görüşlere sahip kişilerle etkileşime girdikleri ve farklı bakış açılarına maruz kalmadıkları durumlardır. Bu durum, kullanıcıların gerçeklik algısını bozabilir ve kutuplaşmaya yol açabilir. Sahte Profiller ve Botlar Nedir? Sahte profiller, gerçek bir kişiye ait olmayan veya gerçek bir kişinin kimliğini taklit eden sosyal medya hesaplarıdır. Sahte profillerin birçok amacı olabilir, örneğin reklam yapmak, bilgi toplamak, manipüle etmek veya trollemek. Sahte profiller genellikle botlar tarafından yönetilir. Botlar, otomatik olarak mesaj gönderen, beğenen, paylaşan veya takip eden yapay zeka programlarıdır. Botlar, sahte profilleri gerçekmiş gibi göstermek için insan davranışlarını taklit ederler. Yapay Zeka Nedir? Yapay zeka, insan zekasını taklit eden veya aşan bilgisayar sistemleridir. Yapay zeka, verileri analiz edebilir, öğrenebilir ve karar verebilir. Yapay zeka, sahte profilleri oluştur

Cambaza Bakma !..

Şehir eğlencelerinden birisi de sirktir. Topluca bir merakla gidilen sirkten çoğu zaman hayretle çıkılarak ertesi günlerde gördüklerimizi anlata anlata bitiremezdik. Ateş dansları, çeşitli hayvan gösterileri ve akrobatik hareketlerle birlikte sihirbaz gösterileri sirkin havasını büyüleyici bir atmosfere çevirirdi.  Yazımın kastı eski zamanlarda daha çok deneyimlediğimiz sirk maceraları anlatmak değil. Sirklerde insanların etkilendiği o gösteriler sırasında bir anlık zaaflarından faydalanan tiplerin günümüz versiyonlarına dikkat çekmek istiyorum.  Topluca gerçekleştirilen her eylem ve aksiyonda iyi niyetli kişilerin olduğu gibi kötü niyetli kişilerin de olması muhtemeldir. Toplumda iyi ile kötünün yarışı insanlık tarihi kadar eskidir. Şimdi düşünün bir sirke gittiniz ve ip üzerinde adeta fizik kurallarını alt üst eden bir cambazı hayretler içerisinde izlerken bir de bakmışsınız cüzdanınız yok.  Şimdi bu sizin suçunuz mu, cambazın suçu mu, yoksa sizin duygularınızı manipüle eden hırsızın

Kilim / Kültür

İnsanlığın dünya üzerindeki serüvenine eş olarak biriken; adet, gelenek, görenek, töre, sanat anlayışı, dil, din gibi birçok unsurun hem bir arada tutulmasını sağlayıp hem de  nesilden nesle aktaran bir kavramdır ' kültür '.  Bu özelliğiyle de bir milleti diğerinden ayırarak, milletlere ruh üfler. Kültürel değerler olarak anacağımız bu kavramlar içerisinde semboller ve motifler de büyük yer kaplar.  Orta Asya'dan beri  süregelen  göçebe yaşam sitili ve yerleşik hayatla birlikte kullanılan bu sembol ve motifler çeşitli eşyalarda kendini gösterir. Dokumacılık  sektöründe halı ve kilimlerde karşımıza çıkan sembol ve motiflerden bazıları; insan, akrep, su yolu, el, hayat ağacı, ejderha, bereket, göz vb. gibi sembollerle uygulanır. Gelgelelim bu sembol ve motiflerin kilim türküsü ile bize çağrıştırdıklarına.  Benim yaşımda olup da kilim türküsünü bilmeyen yoktur diyebilirim.  Türküyü dinlediğinizde bu toprağın sesini duyar, derdiyle dertlenir, töresini hissedersiniz.

Gerçek / Hakikat - Eğri / Doğru

İnsanlık tarihi kadar eski bir konudur bu... İnsan dünyaya geldiği ilk andan itibaren öğrenme macerasına da çıkmış olur. Öğrenilen her şey beynimizde kavramlarla ifade edilerek kodlanır. ' Kalem ' dediğimiz zaman aklımıza gelen nesneyi, kalem kavramının beynimizdeki çağrışımının görüntüsü olarak kavramsallaştırırız.  Kavramsallaştırma ürünü olarak öğrendiğimiz ve hayatımıza tatbik ettiğimiz olgular içerisinden gelin; hakikat, gerçek ve eğri, doğru kavramlarını inceleyelim. Bakalım bu kelimelerin çağrışımları ve hayatımıza yansıları arasında tutarlılık var mı?  Hakikat/Gerçek Hakikat ile gerçek arasında da yukarıdaki örneğe benzer bir ilişki bulunur. Orhan Hançerlioğlu, “gerçek” ifadesini nesnel gerçeklikle ifade ederken, “hakikat”i ise gerçeğin beyindeki ifadesi olarak değerlendirir. Yani masamızdaki çiçek gerçek, onun beynimizdeki ifadesi ise hakikattir. Bu ifadeye göre Hakikat, gerçeğin kendisini değil bizim anlamlandırdığımız şekliyle yansımasından ibarettir.  Eğri/Doğru Des

Tamamlama Müdürü

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Osmanlı'nın son zamanlarında iki medeniyet arasında bocalayan Türk toplumunun davranışlarını eleştirel dilde konu aldığı mizahla dolu bir romanıdır. Bilenler bilir, bilmeyenler için kısaca şöyle ifade edelim. Romanda saatlerin doğru zamanı göstermesi için  ayarlanması gereksinimini bir kuruluş yardımıyla gidererek bu yolla para kazanma gayesi güden dolandırıcı karakterli Halit Ayarcı'nın, Hayri İrdal karakteri yardımıyla Saatleri Ayarlama Enstitüsünü kurması ve sonunda bu kuruluşun çöküşü anlatılmaktadır.  Devletten destek alarak gelişen, halk ve yabancı ülkeler nezdinde de itibar gören bu  kuruluşta yapılan tek şey abesle iştigaldir.  Romanın yazımızla alakalı kısmı ibretliktir. Kuruluş maksadı itibarıyla gereksiz olan bu yapının foyasının ortaya çıkmaması için çalışanlarının da; yakın akraba, komşu, arkadaş gibi kişilerden seçilmesi gerekir.  Hal böyle olunca her bir tanıdığa belirli görevler paylaştırılması doğal bir s

Zehra / Karşılaşmalar

Yüzüne vuran akşamüstü güneşinin verdiği tarifi imkansız hissin verdiği huzurla uzanmayı çok seviyordu  yaşlı kadın. Daldığı derin hayal öncesinde çoğuna göre bir ömre sığmayacak hatıralarla dolu hayatını gözünün önünden geçirdiğinde 'Ne çok şey yaşadım, birçok çok kişi tanıdım, hani neredeler ?'  dedi kendi kendine. Son zamanlarda hayatına dokunan herkesle ilk karşılaşmalarındaki sahneler gözünün önünden bir film sahnesi gibi geçiyordu... Austin marka taksi dolmuşun hızla yaklaştığı durakta bekleyen Zehra biraz önce önlerinden hızla geçerken üzerine çamurlu su sıçratan başka bir arabanın arkasından kallavi bir küfür sallamış fakat şoför duymazdan gelerek yoluna devam etmişti. Taksi dolmuşa bindiğinde üzerindeki çamurlu suyu temizlemeye uğraşırken sıkış tıkış devam eden seyahatte yanındaki beyefendinin verdiği mendil çok işine yaramış ve kirlenen kıyafetlerini silmişti.  Adamın yüzüne bile doğru düzgün bakmadığını teşekkür ederek arabadan indiğinde fark eden Zehra'nın yüzün

Sancar / Salkım Söğüt

Üst üste gördüğü bu altıncı rüyaydı Sancar'ın. Her birinde de istisnasız bir söğüt gölgesi altında uçmağa gidiyor ve ruhani bir güzellik kaplayan bedenini bir salkım söğüdün dallarından göğe yükselirken görüyordu. Rüyalarında gördüklerinin ayrıntılarını düşünmesi için kafasını yormuyor ve bir asker olarak başka çeşit rüya görsem garip olur diyerek kendini teselli ediyordu. Altıncı günün sonunda köylerindeki Esma Bacı aklına geldi. Esma Bacı'ya rüyasını yorması için gidecekti fakat değersiz bir hediyeyle gitmek de istemiyordu. Sancar yoldaşı Rüzgar'a binerek ava çıkıp kısmetinde ne varsa hediye olarak Esma Bacı'ya götürmeye karar verdi. Rüzgar ona babasından kalma bir yadigardı. Babası da kendisi gibi asker olan Sancar bu değerli ata her bindiğinde babasının anlattığı kahramanlık hikayeleri gözünün önüne gelir ve atını bir başka severdi. Köylerinin karşı yamacındaki meşelikte kısmetini bulacağını düşünen Sancar atını o yöne sürdü. Rüzgar köyden uzaklaşırken huysuzlanır v

Kara Çalı

Bir çocuğun düşlerine inen apansız bir tokat gibi irkildi adam. Çocuk yüreğine fazlaydı bütün bunlar. Neler oluyor diye soramadan kendine bütün hayatı gözlerinin önünden bir film sahnesi gibi geçmeye başladı. Ona göre her zorluğu aşardı insan yeter ki gurbette olmasaydı. Şimdiye kadar başına gelen her sıkıntıyı geçmişinden güç alarak ve tecrübelerini kullanarak aşmayı başarmıştı.  Şimdi de geçmişine bir yolculuk yapması gerektiğine inandı ve hep yaptığı gibi anavatanını yani çocukluğunu düşünmeye başladı. Bir esrar perdesi sardı bütün benliğini, şimdi çocukluk yıllarında, köyündeydi... Dört mevsimin mütemadiyen yaşandığı yıllarda büyümüştü. Tek televizyon kanalının olduğu, sobalarda ithal kok kömürlerinin yakıldığı, radyolarda çalınan türkülere herkesin eşlik ettiği, köyün tek iletişim kaynağının bekçinin evindeki masa büyüklüğündeki telefon makinesiyle sağlandığı zamanlardı.  Uçsuz bucaksız bozkırın orta yerindeki köylerinde ilkbaharda umutlarını yeşertip yazın harman eden, ekim ayınd

Anlam Yüklediğim Kelimeler

İfade dünyamızın anlam kazanmasını sağlayan trenin nahif vagonlarıdır kelimeler. Kelime vagonlarının oluşturduğu cümle katarlarının  birbirine bağladığı her şey bizi ifade eder.  Kelimelere yüklediğimiz anlamlarla kurulan cümleler ifadelerimizdeki; açık, duru ve keskin hatlarla duygularımızı taşır karşımızdakine.  Anlam yüklediğimiz kelimeler farklı farklı olabilir. Ben üzerinde en çok düşünüp kafa yorduğum bazı kelimeleri aşağıda sizlerle paylaşarak kendimi ifade etmeye çalıştım.  Dolunay Aynı gökyüzü kiminin hasretinin, kiminin vuslatının çatısı. Bazısı gam çekip ağlarken bazısı güler. Aç ile tokun, dost ile düşmanın, haklı ile haksızın aynı gökyüzünün kapsayıcılığı altında, aynı ay ışığını izlemesi ne garip şey. Sevda türküleri söyleyenler ile dert çekip inleyenlerin aynı zaman ve mekanı paylaştığını düşündüğümde derin bir hüzün kaplıyor benliğimi. Gariban yüreğime fazla geliyor bu haller. Gözlerimi kapatırken maddenin anlamsız gerçeğine mananın dehlizlerle kaplı sırrını düş

Geleceğin Dünyası

Robot Benim adım 'Robot'. Herkesin anlayabildiği adım yani. Hani bilimkurgu filmlerinde görüp sonrasında günlük hayatınızda yavaş yavaş kullanmaya başladığınız teknolojinin son harikası olan aletlerdenim. Bugünlerde yürüyebilen, zıplayabilen, merdiven çıkabilen, hatta dans edebilen türlerimi bile yapıyorlar. Yakında insanların fiziksel olarak yapamadıkları işlerde hatta maalesef savaşlarda bile beni göreceksiniz. Son zamanlarda yapay zeka teknolojisi sayesinde konuşabiliyorum bile. İnsanların hareketlerini takip ederek yapabileceklerini kestirebildiğim için akıllı robot da diyorlar bana. İnsansı robot teknolojisinin geldiği son noktayı kestirebilmek için bile yapay zekayı kullanıyorlar insanlar. Yapay zekalı insansı robotların gelecekte birçok işi üstlenerek insanların; işgücü olarak işlerini kolaylaştıracakları, onlarla arkadaşlık ederek sosyal manada destek sağlayacaklarından bahsediliyor. Kemal Sunal serisinden birisi olan 'Japon İşi' filminde Kemal Sunal'ın sevd